90'ların Gözde Mankeni Begüm Özbek'in ABD Kariyeri
Türkiye'de 90'ların en popüler mankenlerinden bir olan Begüm Özbek, 17 yaşında Türkiye Mankenler Kraliçesi seçildi. 2000'lerde modellik kariyerini sonlandırıp Amerika'ya yerleşti. Yıllarca ABD'de otel müdürü olarak çalıştıktan sonra Türkiye'ye kesin dönüş yaptı. Şimdilerde ise, eğitimini Hindistan'da aldığı yoga eğitmenliği yapıyor.

01 Mart 2021 - 19:11 - Güncelleme: 01 Mart 2021 - 19:25
Modellik yapmanın hayali olmadığını belirten Begüm Özbek, bir dönem Türkiye'nin en aranılan mankeniydi. Mesleğe nasıl başladığını şu sözlerle anlatıyor:
"Hiç modelliğe başlamak gibi bir hevesim yoktu. Hep dikkat çeken biriydim, ince olduğum için... Ama 'tomboy' gibi Galatasaray'da voleybol ve hentbol oynuyordum. Bir gün annemle antrenman çıkışı yolda yürürken, cast ajansı sahibi biri bizi çevirdi ve 'Reklamlara oyuncu tedarik ediyoruz. Siz de kaydolur musunuz?' diye sordu. Deneyimlemek istedim. 1989 yılının başlarıydı ve ilk sene onlarca reklam filmi çektim. Emel Kasapoğlu, o dönem kendi mankenlik ajansını kurmuştu ve bana ulaştı. Mankenlikle ilgili bir şey bilmediğimi söyledim fakat dahil olmamı istedi. Emel, yurtdışında da bu işi yaptığı için çok profesyoneldi. Oradaki çalışma sistemini Türkiye'ye yansıttı.
Aynı sene haberim olmadan Türkiye Mankenler Kraliçesi yarışmasına resimlerimi göndermiş. 17 yaşımda o yarışmayı kazandım ve Türkiye Mankenler Kraliçesi oldum. Aynı yıl Dünya Mankenler Kraliçesi yarışmasında da Türkiye'yi temsil ettim. Orada 4'üncü oldum. Ondan sonra da macera başladı."
Özbek, kendisinin ve 90'larda aynı podyumu paylaştığı arkadaşlarının, bilinçli, işini severek ve disiplinle yapan, kendini geliştiren, çok yönlü ve iyi eğitimli kadınlar olduğunu söylüyor. Ve artık Türkiye'de gerçek anlamda mankenlik mesleğinin kalmadığı kanısında.
Amerika Kariyeri
90'ların sonunda modellik kariyerini noktalama kararı alan Özbek, Tansu Çiller'in oğlu olan erkek arkadaşı Mert Çiller'in etkisiyle Amerika'ya yerleşme kararı aldı.
İngilizcesini geliştirmek maksadıyla arkadaşının yanına giden Özbek, mankenlikten sıkıldığı için orada 2 yıllık okula gitmenin kendisine çok iyi geldiğini belirtiyor. Mert Çiller'den ayrıldıktan sonra Türkiye'ye dönüp 2002 yılında 4 yıllık okula gitmek için tekrar Amerika'ya geldiğini anlatıyor. Amerika'da turizm ve otelcilik okuduktan sonra, Florida'da otel müdürü olarak çalışmış.
Özbek, "Burada popülerken orada yeni bir kariyer inşa etmek sizi zorladı mı" sorusuna şöyle yanıt veriyor:
"Bence insanların birden çok yeteneği var. Ama çoğumuz bunu ortaya çıkartmaya cesaret edemiyoruz. Bazen de hayat zorluyor. Zor zamanlarda yaşadığım anlar oldu. Bazen Amerikalı misafirler, 'Siz model olmalısınız' gibi şeyler söylerlerdi. Türk misafirler gelirdi, 'Sizi bir yerden tanıyoruz' derlerdi. Ben kim olduğumu söyledikten sonra da benden bir şey istemeye çekinirlerdi. Halbuki bu benim işimdi. Zamanla değişti ve normale döndü. Amerika'da The Ritz-Carlton'larda çalıştım. İlk iş başvurumda kişiliğimizin o pozisyona uygun olup olmadığına baktılar. Sordukları sorular normal iş görüşmesinden farklıydı. Tamamen psikologlar tarafından hazırlanmış, derinlemesine bir mülakattı. 'Beni bu işe almayacaklar' diye düşünmüştüm. Fakat bu iş için doğal yeteneğimi anlamışlar. İlk işimden sonra çok hızlı ilerledim. Resepsiyon görevlisi, kat görevlisi ve müdürlüğü, yani her şeyi yaptım. Otel müdürlüğüne kadar yükseldim. 'En güzel hayatlar, sönük hayatlardır' derler. İşimi yapıp arkadaşlarımla sohbet etmek büyük keyifti. Türkiye'de bunları yapamıyordum. Normal bir işin verdiği hazzı orada çok sevmiştim."
"Hiç modelliğe başlamak gibi bir hevesim yoktu. Hep dikkat çeken biriydim, ince olduğum için... Ama 'tomboy' gibi Galatasaray'da voleybol ve hentbol oynuyordum. Bir gün annemle antrenman çıkışı yolda yürürken, cast ajansı sahibi biri bizi çevirdi ve 'Reklamlara oyuncu tedarik ediyoruz. Siz de kaydolur musunuz?' diye sordu. Deneyimlemek istedim. 1989 yılının başlarıydı ve ilk sene onlarca reklam filmi çektim. Emel Kasapoğlu, o dönem kendi mankenlik ajansını kurmuştu ve bana ulaştı. Mankenlikle ilgili bir şey bilmediğimi söyledim fakat dahil olmamı istedi. Emel, yurtdışında da bu işi yaptığı için çok profesyoneldi. Oradaki çalışma sistemini Türkiye'ye yansıttı.
Aynı sene haberim olmadan Türkiye Mankenler Kraliçesi yarışmasına resimlerimi göndermiş. 17 yaşımda o yarışmayı kazandım ve Türkiye Mankenler Kraliçesi oldum. Aynı yıl Dünya Mankenler Kraliçesi yarışmasında da Türkiye'yi temsil ettim. Orada 4'üncü oldum. Ondan sonra da macera başladı."
Özbek, kendisinin ve 90'larda aynı podyumu paylaştığı arkadaşlarının, bilinçli, işini severek ve disiplinle yapan, kendini geliştiren, çok yönlü ve iyi eğitimli kadınlar olduğunu söylüyor. Ve artık Türkiye'de gerçek anlamda mankenlik mesleğinin kalmadığı kanısında.
Amerika Kariyeri
90'ların sonunda modellik kariyerini noktalama kararı alan Özbek, Tansu Çiller'in oğlu olan erkek arkadaşı Mert Çiller'in etkisiyle Amerika'ya yerleşme kararı aldı.
İngilizcesini geliştirmek maksadıyla arkadaşının yanına giden Özbek, mankenlikten sıkıldığı için orada 2 yıllık okula gitmenin kendisine çok iyi geldiğini belirtiyor. Mert Çiller'den ayrıldıktan sonra Türkiye'ye dönüp 2002 yılında 4 yıllık okula gitmek için tekrar Amerika'ya geldiğini anlatıyor. Amerika'da turizm ve otelcilik okuduktan sonra, Florida'da otel müdürü olarak çalışmış.
Özbek, "Burada popülerken orada yeni bir kariyer inşa etmek sizi zorladı mı" sorusuna şöyle yanıt veriyor:
"Bence insanların birden çok yeteneği var. Ama çoğumuz bunu ortaya çıkartmaya cesaret edemiyoruz. Bazen de hayat zorluyor. Zor zamanlarda yaşadığım anlar oldu. Bazen Amerikalı misafirler, 'Siz model olmalısınız' gibi şeyler söylerlerdi. Türk misafirler gelirdi, 'Sizi bir yerden tanıyoruz' derlerdi. Ben kim olduğumu söyledikten sonra da benden bir şey istemeye çekinirlerdi. Halbuki bu benim işimdi. Zamanla değişti ve normale döndü. Amerika'da The Ritz-Carlton'larda çalıştım. İlk iş başvurumda kişiliğimizin o pozisyona uygun olup olmadığına baktılar. Sordukları sorular normal iş görüşmesinden farklıydı. Tamamen psikologlar tarafından hazırlanmış, derinlemesine bir mülakattı. 'Beni bu işe almayacaklar' diye düşünmüştüm. Fakat bu iş için doğal yeteneğimi anlamışlar. İlk işimden sonra çok hızlı ilerledim. Resepsiyon görevlisi, kat görevlisi ve müdürlüğü, yani her şeyi yaptım. Otel müdürlüğüne kadar yükseldim. 'En güzel hayatlar, sönük hayatlardır' derler. İşimi yapıp arkadaşlarımla sohbet etmek büyük keyifti. Türkiye'de bunları yapamıyordum. Normal bir işin verdiği hazzı orada çok sevmiştim."
YORUMLAR