Amerika, Avustralya ve Türkiye Kıyaslaması!..
Daha önce Türkiye, İngiltere ve Amerika’yı kıyaslamıştık, Şimdi sıra Avustralya’da. İnsanların maaşı ve yaşı sorulur mu? Bahşiş bırakmak zorunlu mu? Trafikte kurallara uymak kaza sebebi midir? Kariyer Kılavuzu’ndan Gizem G. bu sefer, Avustralya’da yaşayan ve Youtube’da içerikler hazırlayan Sevde Altunışık Sürmeli ile bu üç ülke arasındaki farklılıkları ele almış. Keyifli bir haber sizleri bekliyor.
![Amerika, Avustralya ve Türkiye Kıyaslaması!..](https://www.ajans11.net/images/haberler/2020/08/amerika-avustralya-ve-turkiye-kiyaslamasi.jpg)
28 Ağustos 2020 - 13:08
Maaş Sormak Tabu Mu?
Bilindiği üzere Türkler arasında, özellikle yakın çevre ve aile arasında herkes birbirinin ne kadar maaş aldığını bilir ve ne kadar kazandığını sormaya çekinmez.
Gizem, Amerika’da bunun ciddi bir tabu olduğunu, birisine maaşını sorarsanız çok kaba bir tepkiyle karşılaşabileceğinizi dile getiriyor.
Sevde de, Avustralya’da durumun Amerika’dakinden farksız olduğunu ve burada çalıştığı firmadaki iş arkadaşlarıyla hiçbir zaman maaş konusunun açılmadığını, ancak Türk arkadaşlarıyla birbirlerinin maaşlarını bildiklerini anlatıyor gülerek.
Ayrıca, yaş sormanın da Avustralya’da çok ayıp karşılandığını, acı bir tecrübeyle öğrenmiş Sevde. Aynı şekilde Amerika’da da kesinlikle kimseye yaşını soramayacağınızın altını çiziyor Gizem. Tabii ki Türkiye’de bu da çok normal.
Yeni Evli Çiftlerin Özel Hayatına Müdahale Var Mı?
Türkiye’de evlenip de, ne zaman çocuk yapacakları sorusuyla karşılaşmayan bir çift yoktur herhalde. Bu durum, Türkiye’de çok normal karşılanır. Aslında yeni nesil gitgide daha geç evlenip daha geç çocuk yapmaya başladığından bu soru artık bazı kesimlerde rahatsızlık vermeye başlasa da birçok çevrede hala kabul edilir bir durum.
Gizem, Amerika’da asla böyle bir sorunun sorulmadığını belirtip; zaten genelde California ve New York gibi şehirlerde Amerikalı’ların 30-35 yaş gibi evlenip birkaç sene gezip tozduktan sonra belki! çocuk planladığını söylüyor.
Sevde, Avustralya’da da özel hayata kimsenin böyle müdahale etmediğini, hatta çocuk yapmayı hiç planlamayan insanlarla dolu bir yer olduğunu anlatıyor. Yani, bizdeki mutlaka evleneceksin, çocuk yapacaksın sonra ona bir kardeş yapacaksın gibi basamaklardan oluşan bir sıralamaları olmadığına dikkat çekiyor. Avustralya, birçok kültürü barındırdığı için orada bu tip soruları genelde Vietnamlı gibi Asyalı’lardan ve Rus’lardan duyduğunu söylüyor. Çocuk konusunun da burada bir tabu olduğunu vurguluyor.
‘Hanım, Bey’ Normal, ‘Mr., Mrs.’ Saçma!
Gizem, Türkiye’de yaşça bizden büyük insanlara, ‘Hanım’ ve ‘Bey’ şeklinde hitap etmenin bir kültür olduğunu hatırlatıp, bunu İngilizce derslerine de entegre ederek bizlere ‘Mr. Mrs. Brown’ gibi kalıplar öğrettiklerini söylüyor. Kendisi, üniversitede bile İngilizce hitap şeklini bu şekilde öğrendiğinden, Amerika’ya okumaya ilk geldiğinde insanlara, özellikle de hocalarına ‘Mr. ve Mrs.’ şeklinde hitap ettikçe çok garip karşılanmış. ‘Neden böyle konuşuyorsun?’ diye sorduklarını ve Türkiye’de böyle İngilizce öğretildiğini söyleyince de adeta ‘deli misin’ der gibi bakışlarla karşılaştığını anlatıyor. Yani, bizim ülkemizde saygı gereği bizden yaşlılara ve yüksek mevkidekilere ‘Bey, Hanım’ diye hitap şekli normalken, Amerika’da bu saçma karşılanıyor.
Sevde, Avustralya’da çalıştığı şirketin CEO’suna bile adıyla hitap ettiğini söyleyip, Avustralya’da yaştan ya da statüden ötürü farklı bir sesleniş biçimi gerekmediğini ekliyor.
Kim Daha Dakik?
Türkler, bir davete katılırken verilen saatte gitmeyip illaki 15-20 dakika geç giderler. Ya da bizim toplumumuzda randevulara geç kalmak olağandır.
Fakat Gizem, Amerikalı’ların çok dakik olduklarını söylüyor. Amerika’da bunun çok önemli bir kural olduğuna vurgu yapıp, burada toplantıların verilen saatte başlayıp aksamadan bitirildiğini örnek veriyor.
Sevde ise, Avustralyalı’ların dünyanın en rahat insanları olduğunu, hiçbir şeyin verilen saatte başlamadığını söylüyor. Öyle ki, kendisi işte bir toplantı ayarlayacaksa, sabah erken saatte kesin gelmezler diyerek daha ileri bir saate organizasyon yaptığını anlatıyor. İşe gelir gelmez çalışmaya başlamadıklarını, rahat bir şekilde kahvaltı yapıp maillerine bakıp oyalandıklarını anlatıyor. Bu sebeple toplantı saatleri verdiğiniz saatin hep 30 dk sonrası olarak düşünülmeli diyor.
Kim Daha Misafirperver?
Misafirperverlik denince kimse Türk’lerin eline su dökemez. Bu konuda tüm dünyaya nam salmışız.
Ancak Amerika’da; ne yakın arkadaşlar, ne komşular, ne de akrabalar arasında bile birbirini evde ağırlama diye bir şeyin söz konusu dahi olmadığını anlatıyor Gizem. Bir tek Amerika’nın kurtuluş gününde, genelde barbekü partisi verirler ama çaya, kahveye, yemeğe birbirlerini sık davet etmezler diyor Türkiye’yi özleyerek. Hatta yeni taşınan komşuyla bile yardımlaşma, tanışma olmadığını söylüyor. Üstelik kendi yaşadığı San Francisco’da gökdelenlerin çok fazla olmadığını, daha çok müstakil evlerin olduğunu hatırlatıp, buna rağmen en fazla yan komşuyu tanırlar ama sıkı fıkı görüşmezler diyor.
Sevde, Türkiye’de en çok özlediği şeyin bu konu olduğunu söyleyerek söze başlıyor. Hala 2 senedir oturduğu binada yan komşusunu tanımadığını, yüzünü bile görmediğini söylüyor.
Trafik Kurallarına Uyum…
Gizem Amerika’da, otomobilsiz bir yaşamın mümkün olmadığına vurgu yaparak, bakkala bile otomobilleriyle gittiklerini anlatıyor. Fakat trafikte, cezaların çok yüksek olmasından kaynaklı, aşırı kuralcı olduklarını ifade ediyor. Lakin, biraz da sürü kafasıyla hareket ettiklerini gözlemlemiş. Mesela, kırmızı ışıkta bir otomobil durunca herkes otomatikman onun arkasında bir kuyruk oluşturuyor diye örneklendiriyor bu durumu. Bu sebeple Gizem’e göre, Türkler kurallara bazen uymasalar da, otomobil kullanmada ve trafikte Amerikalı’lardan çok daha iyiler.
Avustralya’nın da trafikte çok kuralcı olduğunu söyleyen Sevde, cezaların çok caydırıcı olmasından ötürü metazori herkesin aşırı kurallara uyduğunu ifade ediyor. Ama o da Türkiye ile kıyaslayınca, trafikte kurallara aşırı uymanın kaza sebebi olduğu kanısında. Kurallar nedeniyle trafikte insanların aklını kullanamaz hale geldiklerini düşünüyor.
Alkol Yaşı!
Amerika’da alkol içme yaşı 21. Türkiye’de ise 18. Amerika’da bu konunun çok ciddiye alındığını söyleyen Gizem, 21 yaşından küçük birisine bir parti ortamında içki veren kişinin çok büyük cezalar alabileceğini söylüyor. Kendi hayatından örnek vererek, daha küçük yaşlarda babasıyla alkol denediğini anlatıp aradaki farka dikkat çekiyor.
Avustralya’da alkol satılan yerlerde çalışmak için bile; mesela garsonluk yapmak için özel bir sertifika almanız gerektiğini söylüyor Sevde. Çünkü Avustralya’daki yasalara göre, alkol satılan mekanlarda biri kendini kaybedecek, olay çıkaracak ya da hastalanacak kadar içtiyse, ona içki veren kişi suçlu bulunuyormuş. Bunun dışında buradaki alkol yaşı da ülkemizdeki gibi 18 imiş. Fakat 18’inden küçüklere alkol satmanın cezası çok yüksekmiş.
Ayakkabıyla Eve Girilir Mi?
Bizim kültürümüzde, ayakkabı ile eve girilmez. Gizem’e göre, annelerimiz o ayakkabıyı alır kafamıza geçirir!
Ancak Amerika’da, üstelik de her tarafını halı kaplattıkları evlerine ayakkabı ile girdiklerini, hatta sizin evinize gelirken bile, sormadan paldır küldür ayakkabı ile girdiklerini anlatıyor kızarak. Kendisi, daha eşikte uyarıyormuş Amerikalı arkadaşlarını.
Avustralya’da ev ararken, Sevde’nin de en zorlandığı konu her evin bütün odalarının halı kaplama olması imiş. Ve maalesef orada da herkes evlere ayakkabıyla girdiği için kültür şoku yaşayan Sevde, bizim kültürümüzün bu konuda daha doğru olduğu kanısında.
Çay Kültürü…
Türk insanı çaya düşkündür, hatta sohbet ortamları çaysız olmaz. Arkadaşlar, birbirlerini evlerine çaya davet ederler.
Fakat Gizem, Amerikalı’ların ev davetlerini ya kurtuluş ya da şükran günlerinde barbekü partisi şeklinde yaptıklarını söylüyor. Onun dışında, dışarıda görüşmek için yemeğe çıkıldığını ama çay kahve içmek için buluşulmadığını anlatıyor.
Avustralya’da ise, alkol üzerinden buluşulduğunu söylüyor Sevde. Her şeyi kutlamak için ya da dışarıda aktivite için barlara gidildiğini anlatıyor. Aslında Amerika’da da durumun böyle olduğunu söylüyor Gizem.
Bahşiş Kuralı!
Amerika’da restoranlarda bahşiş bir zorunluluk. Yüzde 15 oranında bahşiş bırakmanız gerekiyor. Türkiye’de böyle bir zorunluluk yok.
Sevde, Avustralya’da da böyle bir zorunlulukla karşılaşmamış. Garson ve barmen olarak bu ülkede çok çalışmış ve hiç karşılaşmamış. Genelde herkesin bahşiş bıraktığını, bırakmasa da ayıplanmadığını anlatıyor.
Etiketlerdeki Fiyatlar!
Türkiye’de bir markette, etiketin üzerinde KDV dahil fiyatı yazar ve kasada o bedeli öderiz. Buna dikkat çeken Gizem, Amerika’da etiketlerdeki fiyatlar vergisiz yazıldığı için ilk zamanlar hesap yapmakta zorlandığını anlatıyor.
Sevde, Avustralya’da böyle bir durumla karşılaşmamış. Türkiye’deki gibi etikette ne yazıyorsa onu öderiz diyor.
KAYNAK: kariyer Kılavuzu
Bilindiği üzere Türkler arasında, özellikle yakın çevre ve aile arasında herkes birbirinin ne kadar maaş aldığını bilir ve ne kadar kazandığını sormaya çekinmez.
Gizem, Amerika’da bunun ciddi bir tabu olduğunu, birisine maaşını sorarsanız çok kaba bir tepkiyle karşılaşabileceğinizi dile getiriyor.
Sevde de, Avustralya’da durumun Amerika’dakinden farksız olduğunu ve burada çalıştığı firmadaki iş arkadaşlarıyla hiçbir zaman maaş konusunun açılmadığını, ancak Türk arkadaşlarıyla birbirlerinin maaşlarını bildiklerini anlatıyor gülerek.
Ayrıca, yaş sormanın da Avustralya’da çok ayıp karşılandığını, acı bir tecrübeyle öğrenmiş Sevde. Aynı şekilde Amerika’da da kesinlikle kimseye yaşını soramayacağınızın altını çiziyor Gizem. Tabii ki Türkiye’de bu da çok normal.
Yeni Evli Çiftlerin Özel Hayatına Müdahale Var Mı?
Türkiye’de evlenip de, ne zaman çocuk yapacakları sorusuyla karşılaşmayan bir çift yoktur herhalde. Bu durum, Türkiye’de çok normal karşılanır. Aslında yeni nesil gitgide daha geç evlenip daha geç çocuk yapmaya başladığından bu soru artık bazı kesimlerde rahatsızlık vermeye başlasa da birçok çevrede hala kabul edilir bir durum.
Gizem, Amerika’da asla böyle bir sorunun sorulmadığını belirtip; zaten genelde California ve New York gibi şehirlerde Amerikalı’ların 30-35 yaş gibi evlenip birkaç sene gezip tozduktan sonra belki! çocuk planladığını söylüyor.
Sevde, Avustralya’da da özel hayata kimsenin böyle müdahale etmediğini, hatta çocuk yapmayı hiç planlamayan insanlarla dolu bir yer olduğunu anlatıyor. Yani, bizdeki mutlaka evleneceksin, çocuk yapacaksın sonra ona bir kardeş yapacaksın gibi basamaklardan oluşan bir sıralamaları olmadığına dikkat çekiyor. Avustralya, birçok kültürü barındırdığı için orada bu tip soruları genelde Vietnamlı gibi Asyalı’lardan ve Rus’lardan duyduğunu söylüyor. Çocuk konusunun da burada bir tabu olduğunu vurguluyor.
‘Hanım, Bey’ Normal, ‘Mr., Mrs.’ Saçma!
Gizem, Türkiye’de yaşça bizden büyük insanlara, ‘Hanım’ ve ‘Bey’ şeklinde hitap etmenin bir kültür olduğunu hatırlatıp, bunu İngilizce derslerine de entegre ederek bizlere ‘Mr. Mrs. Brown’ gibi kalıplar öğrettiklerini söylüyor. Kendisi, üniversitede bile İngilizce hitap şeklini bu şekilde öğrendiğinden, Amerika’ya okumaya ilk geldiğinde insanlara, özellikle de hocalarına ‘Mr. ve Mrs.’ şeklinde hitap ettikçe çok garip karşılanmış. ‘Neden böyle konuşuyorsun?’ diye sorduklarını ve Türkiye’de böyle İngilizce öğretildiğini söyleyince de adeta ‘deli misin’ der gibi bakışlarla karşılaştığını anlatıyor. Yani, bizim ülkemizde saygı gereği bizden yaşlılara ve yüksek mevkidekilere ‘Bey, Hanım’ diye hitap şekli normalken, Amerika’da bu saçma karşılanıyor.
Sevde, Avustralya’da çalıştığı şirketin CEO’suna bile adıyla hitap ettiğini söyleyip, Avustralya’da yaştan ya da statüden ötürü farklı bir sesleniş biçimi gerekmediğini ekliyor.
Kim Daha Dakik?
Türkler, bir davete katılırken verilen saatte gitmeyip illaki 15-20 dakika geç giderler. Ya da bizim toplumumuzda randevulara geç kalmak olağandır.
Fakat Gizem, Amerikalı’ların çok dakik olduklarını söylüyor. Amerika’da bunun çok önemli bir kural olduğuna vurgu yapıp, burada toplantıların verilen saatte başlayıp aksamadan bitirildiğini örnek veriyor.
Sevde ise, Avustralyalı’ların dünyanın en rahat insanları olduğunu, hiçbir şeyin verilen saatte başlamadığını söylüyor. Öyle ki, kendisi işte bir toplantı ayarlayacaksa, sabah erken saatte kesin gelmezler diyerek daha ileri bir saate organizasyon yaptığını anlatıyor. İşe gelir gelmez çalışmaya başlamadıklarını, rahat bir şekilde kahvaltı yapıp maillerine bakıp oyalandıklarını anlatıyor. Bu sebeple toplantı saatleri verdiğiniz saatin hep 30 dk sonrası olarak düşünülmeli diyor.
Kim Daha Misafirperver?
Misafirperverlik denince kimse Türk’lerin eline su dökemez. Bu konuda tüm dünyaya nam salmışız.
Ancak Amerika’da; ne yakın arkadaşlar, ne komşular, ne de akrabalar arasında bile birbirini evde ağırlama diye bir şeyin söz konusu dahi olmadığını anlatıyor Gizem. Bir tek Amerika’nın kurtuluş gününde, genelde barbekü partisi verirler ama çaya, kahveye, yemeğe birbirlerini sık davet etmezler diyor Türkiye’yi özleyerek. Hatta yeni taşınan komşuyla bile yardımlaşma, tanışma olmadığını söylüyor. Üstelik kendi yaşadığı San Francisco’da gökdelenlerin çok fazla olmadığını, daha çok müstakil evlerin olduğunu hatırlatıp, buna rağmen en fazla yan komşuyu tanırlar ama sıkı fıkı görüşmezler diyor.
Sevde, Türkiye’de en çok özlediği şeyin bu konu olduğunu söyleyerek söze başlıyor. Hala 2 senedir oturduğu binada yan komşusunu tanımadığını, yüzünü bile görmediğini söylüyor.
Trafik Kurallarına Uyum…
Gizem Amerika’da, otomobilsiz bir yaşamın mümkün olmadığına vurgu yaparak, bakkala bile otomobilleriyle gittiklerini anlatıyor. Fakat trafikte, cezaların çok yüksek olmasından kaynaklı, aşırı kuralcı olduklarını ifade ediyor. Lakin, biraz da sürü kafasıyla hareket ettiklerini gözlemlemiş. Mesela, kırmızı ışıkta bir otomobil durunca herkes otomatikman onun arkasında bir kuyruk oluşturuyor diye örneklendiriyor bu durumu. Bu sebeple Gizem’e göre, Türkler kurallara bazen uymasalar da, otomobil kullanmada ve trafikte Amerikalı’lardan çok daha iyiler.
Avustralya’nın da trafikte çok kuralcı olduğunu söyleyen Sevde, cezaların çok caydırıcı olmasından ötürü metazori herkesin aşırı kurallara uyduğunu ifade ediyor. Ama o da Türkiye ile kıyaslayınca, trafikte kurallara aşırı uymanın kaza sebebi olduğu kanısında. Kurallar nedeniyle trafikte insanların aklını kullanamaz hale geldiklerini düşünüyor.
Alkol Yaşı!
Amerika’da alkol içme yaşı 21. Türkiye’de ise 18. Amerika’da bu konunun çok ciddiye alındığını söyleyen Gizem, 21 yaşından küçük birisine bir parti ortamında içki veren kişinin çok büyük cezalar alabileceğini söylüyor. Kendi hayatından örnek vererek, daha küçük yaşlarda babasıyla alkol denediğini anlatıp aradaki farka dikkat çekiyor.
Avustralya’da alkol satılan yerlerde çalışmak için bile; mesela garsonluk yapmak için özel bir sertifika almanız gerektiğini söylüyor Sevde. Çünkü Avustralya’daki yasalara göre, alkol satılan mekanlarda biri kendini kaybedecek, olay çıkaracak ya da hastalanacak kadar içtiyse, ona içki veren kişi suçlu bulunuyormuş. Bunun dışında buradaki alkol yaşı da ülkemizdeki gibi 18 imiş. Fakat 18’inden küçüklere alkol satmanın cezası çok yüksekmiş.
Ayakkabıyla Eve Girilir Mi?
Bizim kültürümüzde, ayakkabı ile eve girilmez. Gizem’e göre, annelerimiz o ayakkabıyı alır kafamıza geçirir!
Ancak Amerika’da, üstelik de her tarafını halı kaplattıkları evlerine ayakkabı ile girdiklerini, hatta sizin evinize gelirken bile, sormadan paldır küldür ayakkabı ile girdiklerini anlatıyor kızarak. Kendisi, daha eşikte uyarıyormuş Amerikalı arkadaşlarını.
Avustralya’da ev ararken, Sevde’nin de en zorlandığı konu her evin bütün odalarının halı kaplama olması imiş. Ve maalesef orada da herkes evlere ayakkabıyla girdiği için kültür şoku yaşayan Sevde, bizim kültürümüzün bu konuda daha doğru olduğu kanısında.
Çay Kültürü…
Türk insanı çaya düşkündür, hatta sohbet ortamları çaysız olmaz. Arkadaşlar, birbirlerini evlerine çaya davet ederler.
Fakat Gizem, Amerikalı’ların ev davetlerini ya kurtuluş ya da şükran günlerinde barbekü partisi şeklinde yaptıklarını söylüyor. Onun dışında, dışarıda görüşmek için yemeğe çıkıldığını ama çay kahve içmek için buluşulmadığını anlatıyor.
Avustralya’da ise, alkol üzerinden buluşulduğunu söylüyor Sevde. Her şeyi kutlamak için ya da dışarıda aktivite için barlara gidildiğini anlatıyor. Aslında Amerika’da da durumun böyle olduğunu söylüyor Gizem.
Bahşiş Kuralı!
Amerika’da restoranlarda bahşiş bir zorunluluk. Yüzde 15 oranında bahşiş bırakmanız gerekiyor. Türkiye’de böyle bir zorunluluk yok.
Sevde, Avustralya’da da böyle bir zorunlulukla karşılaşmamış. Garson ve barmen olarak bu ülkede çok çalışmış ve hiç karşılaşmamış. Genelde herkesin bahşiş bıraktığını, bırakmasa da ayıplanmadığını anlatıyor.
Etiketlerdeki Fiyatlar!
Türkiye’de bir markette, etiketin üzerinde KDV dahil fiyatı yazar ve kasada o bedeli öderiz. Buna dikkat çeken Gizem, Amerika’da etiketlerdeki fiyatlar vergisiz yazıldığı için ilk zamanlar hesap yapmakta zorlandığını anlatıyor.
Sevde, Avustralya’da böyle bir durumla karşılaşmamış. Türkiye’deki gibi etikette ne yazıyorsa onu öderiz diyor.
KAYNAK: kariyer Kılavuzu
YORUMLAR