Amerika'da Tesettürle Yaşamak...
Feyza Nur Yıldırım yurtdışında öğrenci ve bir Youtube kanalı var. Kendisi tesettürlü. Takipçilerinden en çok aldığı sorulardan bir de; "Amerika'da tesettürlü olmak, Müslüman olmak nasıl bir duygu? İnsanlar size nasıl davranıyor?" Tesettürlü olup Amerika'ya yerleşme niyetinde olanların aklındaki tüm kaygı ve endişe dolu bu tür sorulara yanıt veriyor.
10 Mayıs 2021 - 10:58
Nur, Haliç Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın YLSY bursunu kazanarak Amerika'da eğitimine devam etmiş. Şimdilerde ise İngiltere'de. 11 ay önce bu videoyu çektiği zaman Amerika'da imiş.
Nur kendisi tesettürlü olduğu için, tabii ki Amerika'da kendisini gören herkesin onun Müslüman
olduğunu anladığını hatırlatarak söze başlıyor. Özellikle Amerikalı insanlardan şimdiye kadar hiçbir tepki almamış. Fakat ırkçılığın her yerde olduğuna işaret ediyor. Bilindiği üzere Amerika, tek ırka sahip bir ülke değil! Asyalılar, Brezilyalılar, Meksikalılar, Türkler, Afrikalılar vs. birçok toplum bu ülkede bir arada yaşıyor. Haliyle olaya din açısından bakacak olursak; Hıristiyan, Müslüman, Budist herkes bu açıdan da bir arada.
Müslüman olmak konusuna gelince, hiç ezan sesi duyulmadığını belirtiyor Nur. Evindeki tabletten ezanı dinlediğini söylüyor. Bunun eksikliğini de en çok Ramazan ayında hissettiğini belirtiyor.
Amerika'da tesettürlü olmak ise; mesela garsonluk ya da tezgahtarlık gibi işlere başvuru
yapıldığında, sırf tesettürlü oldukları için bu işlere kolay kolay kabul edilmediklerinden dem vuruyor. Yeterli İngilizceye ve çalışma iznine sahip olsanız da, işe tesettürlülerin alınmadığını ifade ediyor. Bu tepkinin aslında Amerikalılardan gelmediğini, tam tersine Türk insanının bu önyargıya sahip olduğunu belirtiyor. Kendisi de çevresindeki bazı tesettürlü arkadaşları da bu duruma maruz kalmışlar.
Amerikalılardan böyle bir tepki almadığını yineliyor ve şu an çalıştığı işyeri sahibinin Türk olduğunu belirtiyor. Patronu uzun yıllardır Amerika'da yaşadığı için tesettürü sorun etmediği kanısında. Ama bu sorunu yaşayan çok tanıdığı olduğunun altını bastıra bastıra çiziyor Nur. Gurbet elde sırf tesettürlü olduğunuz için, aynı milletten ve dinden olan hemşehrinizin sizi dışlaması çok üzücü.
Amerikalıların gerçekten, 'türban mı takmışsın, yoksa çok dekolte mi giyinmişsin', hiçbiriyle
ilgilenmediğini, sadece iş için uygun olup olmadığınıza baktıklarını söylüyor. Mesela Dunkin' Donuts ya da Starbucks gibi kafelerde, Bangladeşli tesettürlü Müslüman kadınların çalıştığını örnek veriyor. Buraların sahipleri Amerikalı. "Onlar sadece işini iyi yapıp yapmadığına bakarlar." diyor. Bir Amerikalı'dan tesettürüne karşı olumsuz hiçbir tepki almazken, kendi milletinden olan bir yurttaşının sana bu ayrımcılığı uygulaması maalesef işin acı olan tarafı Nur'a göre.
Nur, taktığı tesettürün yaptığı işe hiçbir şekilde engel olmadığını vurgulayarak, kendisinin ve yakın bir arkadaşının aynı duruma maruz kaldığını bir kez daha hatırlatıyor. Hatta şuna bile tanık olmuş; iş görüşmesine gittiği bir kafenin sahibi Türk kadın da tesettürlü olmasına rağmen, garson olarak onu "tesettürün var" diyerek işe uygun bulmamış. Bu gerçekten anlaşılabilir değil! Hem de özgürlükler ülkesinde yaşayıp, aynı milletten olup, kendi de tesettürlü olmasına rağmen, nasıl bir zihniyete sahip, anlamak mümkün değil.
Nur, Amerikalılardan bu ayrımı görmemiş fakat, Amerika'da park ve metro gibi alanlarda namaz kılan Müslümanlar olduğunu ve Amerikalıların onlara garipseyerek baktıklarına şahit olmuş. Ya da türbana da metro gibi kalabalık yerlerde biraz değişik bakanlarla karşılaşmış. "Aslında ben bile açık havada namaz kılanlara bakıyorum." diyor. "Fakat onlar alışık olmadıkları farklı geldiği için bakıyorlar, herhangi bir taciz ya da saldırı olmuyor." diyor. İleride bu konuyla ilgili bir sosyal deney de yapmayı düşünüyor.
Kendisi de Amerika'ya gelmeden önce çok endişeleri olduğunu dile getiriyor ve öğrenci olarak da hiçbir sıkıntı çekmediğini belirtiyor. Türbanını takıp özgürce okuluna gidiyormuş.
KAYNAK: JUST NUR
Nur kendisi tesettürlü olduğu için, tabii ki Amerika'da kendisini gören herkesin onun Müslüman
olduğunu anladığını hatırlatarak söze başlıyor. Özellikle Amerikalı insanlardan şimdiye kadar hiçbir tepki almamış. Fakat ırkçılığın her yerde olduğuna işaret ediyor. Bilindiği üzere Amerika, tek ırka sahip bir ülke değil! Asyalılar, Brezilyalılar, Meksikalılar, Türkler, Afrikalılar vs. birçok toplum bu ülkede bir arada yaşıyor. Haliyle olaya din açısından bakacak olursak; Hıristiyan, Müslüman, Budist herkes bu açıdan da bir arada.
Müslüman olmak konusuna gelince, hiç ezan sesi duyulmadığını belirtiyor Nur. Evindeki tabletten ezanı dinlediğini söylüyor. Bunun eksikliğini de en çok Ramazan ayında hissettiğini belirtiyor.
Amerika'da tesettürlü olmak ise; mesela garsonluk ya da tezgahtarlık gibi işlere başvuru
yapıldığında, sırf tesettürlü oldukları için bu işlere kolay kolay kabul edilmediklerinden dem vuruyor. Yeterli İngilizceye ve çalışma iznine sahip olsanız da, işe tesettürlülerin alınmadığını ifade ediyor. Bu tepkinin aslında Amerikalılardan gelmediğini, tam tersine Türk insanının bu önyargıya sahip olduğunu belirtiyor. Kendisi de çevresindeki bazı tesettürlü arkadaşları da bu duruma maruz kalmışlar.
Amerikalılardan böyle bir tepki almadığını yineliyor ve şu an çalıştığı işyeri sahibinin Türk olduğunu belirtiyor. Patronu uzun yıllardır Amerika'da yaşadığı için tesettürü sorun etmediği kanısında. Ama bu sorunu yaşayan çok tanıdığı olduğunun altını bastıra bastıra çiziyor Nur. Gurbet elde sırf tesettürlü olduğunuz için, aynı milletten ve dinden olan hemşehrinizin sizi dışlaması çok üzücü.
Amerikalıların gerçekten, 'türban mı takmışsın, yoksa çok dekolte mi giyinmişsin', hiçbiriyle
ilgilenmediğini, sadece iş için uygun olup olmadığınıza baktıklarını söylüyor. Mesela Dunkin' Donuts ya da Starbucks gibi kafelerde, Bangladeşli tesettürlü Müslüman kadınların çalıştığını örnek veriyor. Buraların sahipleri Amerikalı. "Onlar sadece işini iyi yapıp yapmadığına bakarlar." diyor. Bir Amerikalı'dan tesettürüne karşı olumsuz hiçbir tepki almazken, kendi milletinden olan bir yurttaşının sana bu ayrımcılığı uygulaması maalesef işin acı olan tarafı Nur'a göre.
Nur, taktığı tesettürün yaptığı işe hiçbir şekilde engel olmadığını vurgulayarak, kendisinin ve yakın bir arkadaşının aynı duruma maruz kaldığını bir kez daha hatırlatıyor. Hatta şuna bile tanık olmuş; iş görüşmesine gittiği bir kafenin sahibi Türk kadın da tesettürlü olmasına rağmen, garson olarak onu "tesettürün var" diyerek işe uygun bulmamış. Bu gerçekten anlaşılabilir değil! Hem de özgürlükler ülkesinde yaşayıp, aynı milletten olup, kendi de tesettürlü olmasına rağmen, nasıl bir zihniyete sahip, anlamak mümkün değil.
Nur, Amerikalılardan bu ayrımı görmemiş fakat, Amerika'da park ve metro gibi alanlarda namaz kılan Müslümanlar olduğunu ve Amerikalıların onlara garipseyerek baktıklarına şahit olmuş. Ya da türbana da metro gibi kalabalık yerlerde biraz değişik bakanlarla karşılaşmış. "Aslında ben bile açık havada namaz kılanlara bakıyorum." diyor. "Fakat onlar alışık olmadıkları farklı geldiği için bakıyorlar, herhangi bir taciz ya da saldırı olmuyor." diyor. İleride bu konuyla ilgili bir sosyal deney de yapmayı düşünüyor.
Kendisi de Amerika'ya gelmeden önce çok endişeleri olduğunu dile getiriyor ve öğrenci olarak da hiçbir sıkıntı çekmediğini belirtiyor. Türbanını takıp özgürce okuluna gidiyormuş.
KAYNAK: JUST NUR
YORUMLAR