ABD'yi Seçimden Sonra Bekleyen Kaos

Herkes Amerika'da 3 Kasımda gerçekleşecek seçime odaklandı. Trump korona virüse yakalandı, Biden seçim kampanyasını yürütmeye devam ediyor. Peki bu seçimi kim kazanacak? Anketlerin sonucu doğru mu? Trump kaybederse neler olacak? Amerika bir kaosa mı sürükleniyor? Prof. Dr. Özgür Demirtaş tüm bu soruları sizler için yanıtladı.

Prof. Dr. Özgür Demirtaş Amerika Birleşik Devletleri’ni yakın zamanda beklediğini düşündüğü kaosla ilgili yorum yapıyor. “Dünyadaki tüm ülkeler gerçekten bağımsız olsaydı kimsenin seçimi kimseyi ilgilendirmezdi.” diyerek sözlerine başlıyor. Ama tabii durum öyle değil, bu seçim tüm dünyayı ilgilendiriyor. Türkiye'deki seçimler de tüm dünyayı ilgilendiriyor. Öyleyse, tüm ülkeler birbirine bağlı ve bağımlı durumda Demirtaş'a göre.
 
Amerika’daki Seçim Sistemi
Öncelikle Amerika Birleşik Devletleri'nin bizimkinden farklı olan seçim sisteminden ve tarihinden kısaca bahsediyor Demirtaş. Amerika'da ilk başkanlık seçimi 1792 yılında yapılmış. Bugüne kadar da tam 45 tane başkan seçilmiş. Donald Trump da 45. Başkan. Amerika'da başkan ve yardımcısının en çok oyu alan kişi olarak seçilmediğini hatırlatan Demirtaş; her eyaletin bir temsilciler kurulu olduğunu  ve onların da delege sayıları olduğunu belirterek sistemi kısaca şöyle özetliyor: “Seçim olduğu zaman, herhangi bir eyalette hangi aday daha fazla oy aldıysa, o eyaletin delege sayısı neyse, o delegeler o adaya oy veriyorlar. Toplamda Amerika'da 538 tane delege var. Bunların 270’inin oyunu kazanan başkan seçiliyor.”
 
Yani hal böyle olunca, toplamda en yüksek oyu almış olsanız bile, bazen başkan seçilemiyorsunuz. Demirtaş, Hillary Clinton'ı örnek vererek, 2016 seçimlerinde Trump'tan daha fazla oy almasına rağmen başkan seçilemediğini hatırlatıyor. Çünkü Donald Trump, her ne kadar Hillary Clinton'dan daha düşük oy almış olsa da, delege sayısı yüksek olduğu için seçimi kazanmıştı. Yani öyle kilit eyaletleri kazanmıştı ki, o eyaletlerin delege sayılarının toplamı da 270’ı geçmişti. Prof. Dr. Özgür Demirtaş'ın anlatımıyla kısaca Amerika'nın değişik seçim sistemi bu.
 
Anketler Ne Diyor?
Şu anki durumu ele almak için ise, Biden ve Trump arasındaki seçim savaşında 2020’’nın başından bugüne kadar, hem Trump'ın hem Biden'ın anket sonuçlarına göre ne gibi sonuçlar alabileceğini derlediğinden bahsediyor Demirtaş. Görünen o ki, Biden senenin başından beri anketlerde önde gidiyor. Demirtaş, şu an itibariyle Biden’ın yüzde 50’nin üzerinde oy alacak gibi göründüğü, Trump için ise belirtilen oy oranının yüzde 43 göründüğü bilgisini veriyor.
 
Partilere değinen Demirtaş, Amerika Birleşik Devletleri'nde iki tane büyük parti olduğunu belirtiyor. Bunlardan biri Biden'ın temsil ettiği Demokratlar, diğeri ise Trump'ın temsil ettiği Cumhuriyetçiler. Demokratlar sol, Cumhuriyetçiler ise sağ tandanslı bir parti.
 
Halk oylarından ziyade delege çokluğunun ve onların vereceği oyların önemine vurgu yapan Demirtaş, eyaletler bazında delege sayılarını ele alıyor. Kaliforniya ve Teksas gibi eyaletlerin çok yüksek delege sayısına sahipken, Orta Amerika'daki eyaletlerin daha az delege sayısına sahip olduğunu örnek gösteriyor. Mesela South Dakota, Nebraska ve Kansas gibi eyaletlerde az sayıda insan yaşadığından delege sayıları da az oluyor. İncelemeleri neticesinde; bazı tahmin sitelerinde Demokratlar’ın 335, Cumhuriyetçiler'in ise 203 oy alacağı ve bu sayede Demokratlar'ın 260 seviyesini geçerek seçimi kazanacağı yönünde verilere ulaştığını bildiriyor. Yani piyasalar şu anda Biden kazanacak gösteriyor. Eyaletler bazında Biden'ın 335, Trump'ın ise 203 delegesi var gözüküyor.
 
Posta Yoluyla Oy Kullanma
Yani Amerika'nın geneline bakıldığında önde olduğu, tek tek eyaletler bazında da 270 delegeden fazla oy alacağı gözüken Biden’ın seçimi kazanacak gibi göründüğünü ifade eden Demirtaş, Amerika’da bir posta yoluyla oy kullanma hakkının olduğuna işaret ediyor. Daha önceki seçimlerde de kullanılmış legal bir yöntem olduğunu belirtiyor. Pek çok insan özellikle de şu pandemi döneminde kuyruklara girerek oy kullanmak yerine posta yolunu bu sene daha çok tercih edecektir.
 
Bu nasıl bir kaos yaratır diye soran Demirtaş, öncelikle Trump'ın posta oylarını pek istemediğini, çünkü burada bir yolsuzluk yapılabileceğinden endişe ettiğini söylüyor. Halbuki bu konuda hiçbir bilimsel delil yok ve daha önce defalarca kere kullanıldı. Tam da bu noktada mektupla oy kullanma oranlarını inceleyen Demirtaş, Trump'ın neden bu yöntemi tercih etmediğini anlamaya çalışıyor. 2004 yılından 2016 yılına kadar yapılan tüm seçimlerde, neredeyse ¼ oranında mektupla oy kullanma oranı mevcut. Yani Trump'ın iddia ettiği gibi yeni çıkmış bir adet değil. Hem de 2016’da kendi kazandığı seçimde de, çok yüksek bir mektupla oy kullanma oranı var. Mesela 2016 seçimlerinde Arizona halkının yüzde 75’ı posta yoluyla oy kullanmış. Arkansas, Colorado, Teksas, Oregon, Montana ve Florida gibi pek çok eyalette posta yoluyla oy kullananların oranı oldukça yüksek.
 
Trump'ın bu duruma karşı olmasının nedeninin, istatistiklerde gizli olduğunu söyleyen Demirtaş, çünkü bugüne kadar daha çok postayla oy kullanmayı tercih edenlerin Demokrat seçmen olduğuna işaret ediyor. Yani Biden'a oy verecek olan seçmenler.
 
Nasıl Bir Kaos Oluşabilir?
Demirtaş’a göre; normal şartlar altında 3 Kasım gecesi kimin kazandığının açıklanması gerekiyor, ama bu sefer öyle olmayabilir. Çünkü Trump'a oy veren seçmen yerinde oy kullandığı için saymak kolay ve hızlı olacaktır. Fakat postayla gelen oyları saymak ise daha çok zaman alacaktır. İşte o seçim gecesi TV’deki Amerikan haritasının kırmızı olduğunu görebiliriz, yani sayılan oylara göre. Ama posta oyları sayıldıkça, kırmızı gözüken yani Trump’a kaydığı gözüken eyaletlerin çoğunun, aslında Biden'a oy verdiği ortaya çıkacak ve kırmızılar yavaş yavaş maviye dönüşecek.
 
Trump'ın daha önce yalnızca TV’de bir şovmen ve babadan zengin bir müteahhit emlakçı olduğunu hatırlatan Demirtaş, “Eğer dünya Trump'ı birazcık tanıdıysa, haritada ilk oylar sayıldığı zaman, ki onların kesin sonuçlar olmadığını herkes biliyor olsa bile, Trump bu seçimi ben kazandım diyebilir.” ihtimalinden bahsediyor.
 
Daha sonra posta yoluyla gelen oylar sayılmaya başlandığında ise, eyaletlerin bir kısmı maviye dönebilir diyen Demirtaş, böyle bir durum olduğu zaman Donald Trump, bir yandan ben kazandım derse, öteki taraftan Biden 1 ila 2 hafta içerisinde kesinleşmeye başlayan sonuçlara göre öne geçerse ALIN SİZE BÜYÜK BİR KAOS! diyor Demirtaş.
 
Etkileri Neler Olur?
Finansal piyasalarda daha fazla bir çalkalanma olacağı yorumunu yapan Demirtaş, böyle bir durumda dünyanın birçok ülkesi iki adaydan birini kendine daha yakın görür diyor. Bu sebeple de o ülkeler kendi içlerinde harcama yapmakta gidip gelebilirler kanısında. Kısaca, bu kaos dünyayı çalkalayabilir diye düşünüyor.
 
Daha Önce Neler Olmuş?
1792’de George Washington'ın seçildiği seçimlerden bu yana, Amerika Birleşik Devletleri'nde bu tip 6 tane kadar çekişmeli seçim yaşandığına dikkat çekiyor Demirtaş. Bu seçimlerden en çok hatırlananı ise 1876’da yapılan seçim olmuş. Ancak hiçbirinde bu kadar çok konuşan adaylar görülmediğine de bir gönderme yapıyor Demirtaş.
 
Sonuç
Eğer her şeye rağmen Trump kazanırsa, son 4 yılın bir tekrarını yaşarız diye düşünen Demirtaş; Biden kazanırsa işte o zaman böyle bir dolar milyonerinin sadece 750 dolar vergi ödenmesinden tutun da, başka devlet başkanlarıyla rüşvetleşmeye kadar ve ailesinin bir takım ekonomik ilişkilerine kadar adli bir takım durumlar ortaya çıkabileceği görüşünde. Yani sadece kendi değil, tüm ailesi de savcıların odağına düşebilir diyor. İşte Demirtaş bu sebeple bu seçimin Amerika’da çok büyük bir kaos ortamı yaratacağını düşündüğünü dile getiriyor.
 
KAYNAK: Prof. Dr. Özgür Demirtaş