Amerika'da Yaşamak Kolay Mı? Zor Mu?

Bu haberimizde sizler için, Amerika'da yaşam ve zorluklarını ele almaya karar verdik. Hemen herkesin merak ettiği Amerika'da yaşamak sanıldığı kadar güzel mi, kolay mı? Ne gibi zorluklar sizleri bekliyor? Selen Özcan'ın Youtube kanalında 5 maddede anlattığı bu konuyu haberleştirdik.

1. Aile Özlemi ve Yalnızlık!
Amerika’ya 19 yaşında mühendislik okumak üzere gelen Selen Özcan, sadece iki bavuluyla geldiği bu ülkede, tek başına bir hayat kurmanın ve yaşamanın zorluklarını yalnız öğrenmek zorunda kaldığını ifade ediyor. Ailesine çok düşkün bir insan olduğu için tek başına yabancı bir yerde olmanın zor olduğunu, çünkü birbirine bağlı aile yapısından ötürü onları çok özlediğini söylüyor. 8 yıl geçmiş olmasına rağmen bu özlemin onu ilk günkü kadar zorladığına vurgu yapıyor.
 
Amerika’da yaşamanın zorluklarından en büyüğünün, eğer siz de ailenize aşırı bağlıysanız özlem ve yalnızlık duygusu olacağını söyleyen Selen, bu sebeple kendisi gibi genç yaşta gelmenin daha avantajlı olduğunu söylüyor. Ama eğer daha ilerlemiş bir yaşta, hem de aileden hiç ayrı kalmadan buna kalkışacaklar için, özlem duygusunu göze alarak gelmelerini tavsiye ediyor.
 
Çok uzun zaman geçse de, Amerika’daki özlem duygusu geçmiyor diyen Selen’e göre; ne kadar fazla arkadaş ve çevre edinseniz de, çocuklukta kurduğunuz arkadaşlık bağlarının yerini tutmadığı görüşünde.
 
8 senenin sonunda yalnızlık ve özlem hakkında yorum yapacak olursam, tek değişen şey alışmışlık oldu diyor Selen. Ailesinden ve arkadaşlarından uzakta yaşamaya, yeni bir ülke ve şehirde yalnız yaşamaya alıştığını söylüyor.
 
Bu durumla daha kolay baş etmenin tek yolunun, çalışmaktan ve yeni edindiğiniz arkadaş çevresini benimsemekten geçtiğine inanıyor. Kendisi öyle başedebilmiş. Eğer okula gidiyorsanız da okulunuzu, yaşadığınız şehri ve arkadaş çevrenizi sevebilirseniz, kısa sürede alışılabilecek bir durum olduğunu belirtiyor.
 
2. Her Şeyi Yeniden Tek Başınıza Öğrenmek!
19 yaşında tek başına Amerika’ya yerleşen Selen, buradaki yasaları, kuralları ve bütün hayatı tek başına öğrenmek zorunda kalmış. Mesela normalde başınıza bir şey gelse ya da bir iş halletmeniz gerekse, Selen önce ailemize danıştığımızı hatırlatıyor. Ama Amerika’da, onların da bir bilgisi olmadığı için, ailesine danışma şansı olmamış.
 
Yeni öğrenmesi gereken şeylerde ilk olarak, sabırlı olması gerektiğini öğrendiğini söyleyen Selen, ikinci olarak da edindiği arkadaşlar ve onların ailelerine güvenerek, onların tecrübelerinden faydalanma yolunu seçmiş.
 
İlk taşındığı zaman bu süreç Selen’i çok zorlamış ve aşırı stres yaşamasına sebep olmuş. Hatta burada yaşamak konusunda kaygılanmaya bile başladığını belirtiyor. Ama hepsinin normal olduğunu; çünkü çok genç yaşta ilk defa yabancı bir ülkede yalnız kaldığını hatırlatıyor. Hala bile bu zorlukların bazen karşısına çıktığını, ama artık korkmadığını söylüyor.
 
Bu sebeple Selen, kendinize aile sıcaklığını hissettirecek yakınlıkta bir arkadaş çevresi edinmeyi ve onların tecrübelerinden faydalanmayı tekrar tavsiye ediyor.
 
3. Dil ve Kültür Farkı!
Eğer Amerika’ya gelirken sıfır İngilizce ile geliyorsanız bunun için endişelenmekte haklı olduğunuzu, bunun sizi biraz zorlayacağını belirtiyor.
 
Kendisi için bu sorun olmamış, çünkü Türkiye’de okuduğu lisede, iyi bir İngilizce eğitimi aldığı için insanlarla anlaşmakta ya da girdiği ders ve sınavlarda sorun yaşamamış.
 
Biraz olsun zorluk yaşadığı şey, yeni bir kültür ve eğitim sistemine adapte olmak olmuş. Türkiye’dekinden çok farklı bir eğitim sistemi olduğunu belirterek, buna alışmasının 3 ay sürdüğünü söylüyor Selen. Yine de kısa sürede adapte olduğunu düşünüyor.
 
Bu konudaki en büyük tavsiyesi; Türk arkadaşlardan biraz uzaklaşıp, Amerika’lı arkadaşlar edinip onlarla bol zaman geçirmek. Çünkü bu size, hem İngilizce’nizi geliştirme, hem de Amerika’daki kültürel faaliyetleri, insanların hayatlarını nasıl yaşadıklarını, günlük hayatlarında nasıl konuştuklarını ve birbirlerine nasıl davrandıklarını gözlemleme şansı verecektir. Uyguladığı  en büyük taktik bu olmuş Selen’in. Üniversitede çok fazla arkadaş edinip, hem dilini daha hızlı geliştirmiş hem de Amerika kültürü hakkında birinci elden bilgi edinmiş.
 
4.İklim Farkı ve Alışma Süreci!
Taşındığınız bölgeye ve şehre göre değişiklik gösterecek bu durum da Amerika’da sizi zorlayabilir.
 
Selen Amerika’ya ilk geldiğinde Montana Eyaleti’ne yerleşmiş. Kendisi için, İstanbul gibi büyük ve kalabalık bir şehirden kalkıp Montana’nın küçük bir öğrenci kasabası olan Bozeman’a yerleşmek çok zorlayıcı olmuş. İlk birkaç ayı zor geçmiş. Nasıl aktivitelerle kendisini geliştirip, kültüre adapte olabileceğinin yollarını aramış.
 
İşte bu süreçte doğayla içiçe olmayı ve kamp yapmayı keşfettiğini anlatıyor. Mümkün olduğunca kendini doğaya atmış. Bozeman’un kışları -33 ve -35 derecelerde çok sert geçtiğinden, bu soğuğa alışması gerçekten zor olmuş. İlk kışını çok zor atlattığını söylüyor. Ama bunu bilerek burada okumayı seçmiş ve hatta yanında pek fazla kışlık kıyafet de getirmemiş. Çünkü, bu malzemeleri Amerika’dan almayı tercih etmiş. Kar botlarını, kabanlarını vs. her şeyi buradaki durumu öğrenip ona göre seçmiş.
 
Bu sebeple bir diğer önemli tavsiyesi de, gideceğiniz şehrin iklimini önceden araştırmanız gerektiği yönünde oluyor. Yapmanız gereken hazırlıkları da önceden yapmanızı öneriyor.
 
Bozeman’da yaşamasının tek avantajı ise, kayak yapmayı çok seven biri olarak, okuluna 30 dakika mesafedeki kayak merkezine, haftasonları aracı ile çok kolay ulaşım sağlayabilmesi olmuş. İklim her ne kadar size uymasa da size yeni aktiviteler edinme şansı sağlayabilir diyor.
 
Araştırma yapmanın da önemini hatırlatıyor.
 
5. İş Bulmak!
Eğer Amerika’ya Green Card ile geliyorsanız vasıflı ya da vasıfsız, tabii ki iş bulma şansınızın yüksek olacağından bahsediyor ilk olarak Selen.
 
Peki öğrenci olarak gelirseniz, yani F1 vizesi ile çalışma izniniz olmuyor. Fakat yaz aylarında staj yapma şansınız olduğunu söyleyen Selen, bu staj da mutlaka okuduğunuz bölümle ilgili olmak zorunda diyor. Yoksa staj için almanız gereken özel izin verilmiyormuş.
 
Eğer Amerika’da bir üniversiteden mezun olduysanız, OPT denilen çalışma iznine başvurmanız gerektiği bilgisini paylaşıyor Selen. Bu izin genellikle bir sene ile sınırlı ancak mühendislik gibi sayısal alanlarda okuduysanız üç sene çalışma izni alabilirsiniz. Bu izin bittiğinde ise, çalıştığınız firmanın size sponsor olması gerekiyor. Bu sayede H1B vizesi alabilirsiniz.
 
Eğer Türkiye’den vasıflı eleman olarak gelmek istiyorsanız, halihazırda iyi bir kariyer ve eğitiminiz varsa, Amerika’da geleceğiniz firma size sponsor olup H1B vizesi almanızı sağlayacaktır diyor Selen. Bu sebeple önce iş bulup onların sponsorluğuyla hareket etmeniz gerekiyor. Diğer türlü bu vizeyi almanız mümkün değil.
 
KAYNAK: Selen Özcan