Amerika'daki Türk Camileri
Yurtdışı Akraba Toplulukları Başkanlığı için araştırma yapan Emre Oruç Amerika'da ki Türk camilerini gezdi ve camilerin durumlarını tez çalışmasına ekledi. İşte Amerika'daki Türk Camileri ve fiziki durumları.
İbadet alanlarını, insanların sadece dini vecibelerini yerine getirdiği alanlar olarak tanımlamak yetersiz kalacaktır. İbadethaneler, insanların kendilerini anlamlandırdıkları, belirli bir toplum ve kültürün ahlaki değerlerinin öğrenildiği, yeniden üretildiği ve nesilden nesle aktarıldığı kutsal mekânlardır.
Aynı dine mensup insanları bir araya getiren, bu insanların iletişim kurmasını ve paylaşımda bulunmasını sağlayan bu mekânlar, özellikle “gurbette” olan insanlar için toplumsal kimliğin inşa edildiği en önemli kurumlardan biri olmaktadır (Barot 1993; Ernst 1987).
Amerika’ya I. Göç Dalgasıyla göç eden Türklerin ve kendilerinin yetiştirdiği 2. ve 3. kuşağın hızlıca asimile olarak bugün izlerine ulaşılması güç hale gelmesindeki en önemli etkenlerden birisi o dönemde Amerika’da kalıcı olma psikolojisinde olunmaması ve ne STK ne de cami düzeyinde örgütlenilmemiş olunmasıdır.
Hatta o dönemde Amerika’da cami olmaması nedeniyle, Amerika’da doğan çocuklarının Allah’ın varlığından haberdar olmaları amacıyla, çocuklarını kiliselere götüren Türklerin varlığı bile bilinmektedir. İlk göç dalgası ile gidip, kıtada kalıcı olmaya başlayan birçok Türk daha sonradan dini kurumsallaşmanın eksikliğini hissetmiş ve çocuklarına Müslümanlığı öğretememenin pişmanlığını yaşamışlardır (Ahmed 1993).
II. Göç Dalgası ile Amerika’ya giden Türkler, bahsedilen nedenlerden dolayı, kıtaya kendilerinden önce gelen Türklerin oluşturmuş olduğu dini kurumlarla karşılaşamamışlardır. Keza bu göç dalgasıyla gelenlerin, genel itibariyle, dini hassasiyetlerinin ön planda olduğunu söylemek de güçtür. İslamiyet’i Türk kimliklerinin kültürel bir öğesi olarak gören bu göçmenlerin Amerika’da doğan çocuklarının da genellikle Türkçe ’ye hâkim olmadıkları ve yabancı eşlerinden sahip oldukları onların çocuklarının ise Türkiye’yi ancak dedelerinin yaşadığı “otantik” bir ülke olarak gördükleri söylenebilir. Dolayısıyla bu göç dalgası ile gelen Türklerin de Amerika’da dini kurumsallaşmaya gitmedikleri görülmektedir (Güngör 2011).
İlk iki göç dalgasına yönelik yapılan genellemeye rağmen bu yıllarda da Amerika’da İslamiyet’in yaşatılmasına yönelik çabalar olmuştur. Hatta 1908 yılında, Osman Devleti, Muhammed Ali Efendi adında bir imamı New York’a göndermiştir. Bu bölgede yaşayan Müslümanları bir araya getirmeye çalışan Muhammed Ali Efendi’nin çabaları Amerika’da bir cami inşa edilmesi için yeterli olamamıştır. Türklerin kurduğu bir cami olmaması nedeniyle Amerika’daki Türkler, 1960’lı yıllarda ilk kurumsal anlamda camilerin oluşturulmasına kadar, Arap, Amerikalı ve Güney Asyalı diğer Müslüman grupların kurdukları camilerde ibadet etmişlerdir (Bilge 1994).
1980’li yıllardan sonra, Türk-Amerikan Toplumunun giderek daha görünür hale gelmesinden, kimliklerini ancak dini mekânlar oluşturarak koruyabileceklerini kanısına varmalarından ve III. Göç Dalgası ile Amerika’ya giden Türklerin dini hassasiyetlerinden dolayı, Amerika’da hızlı bir şekilde Türk camilerinin sayısında bir artış gözlemlenmiştir. Fakat kültürel ve milliyetçi yönü ağır basan bu camiler Türklerin, dinsel mekân anlamında, sadece ana akım Amerikalı Müslümanlardan değil, dil problemi nedeniyle, diğer Müslüman gruplardan da soyutlanması sonucunu doğurmuştur. Mimari yapıları Türkiye’deki camilere benzeyen bu camilere çoğunlukla Osmanlı Padişahlarının isimleri verilmiştir. Türk Kültürünün örnekleriyle bezenen bu camilerin hepsinde göndere Türk Bayrağı çekilmiştir (Kaya 2005; Akçapar 2010).
Türk-Amerikan Toplumu ile diğer Müslüman toplulukların ortak dini mekânları paylaşmıyor olmasının altında, Türklerin kurmuş olduğu camilerin milliyetçi atmosferinin yanında, bir takım yetersizliklerin de yattığı söylenebilir. Bu camilerde görev yapan din görevlilerinin genellikle İngilizce bilmiyor olmaları ya da İngilizce dua edilen camilere gelen Türk cemaatin de çoğunluğunun İngilizce ibadet edecek kadar İngilizce ’ye hâkim olmamaları bu yetersizliklerin başında gelmektedir.
Bunun yanında özellikle Cuma Hutbelerinin İngilizce ve Arapça olarak okunduğu bazı Türk camilerine de gelen cemaatin %60-90 oranında Türklerden oluştuğu görülmektedir. Aynı şekilde genellikle Türklerin de diğer Müslüman toplulukların camilerine gitmek yerine Türk camilerini tercih ettikleri görülmektedir (Kaya 2005).
Amerika’da Kırım Türklerinin, Karaçay Türklerinin, bazı hemşeri derneklerinin kurup yönettiği veya örneğin Süleyman Hilmi Tunahan’a bağlı camilerin varlığı dikkat çekmektedir. Fakat bu ayrışma camilerin yönetim mekanizmaları ile sınırlı kalmaktadır. Türk-Amerikan Toplumu içerisinde bu camiler arasında keskin bir ayrım söz konusu değildir. Bu anlamda Amerika’da yaşayan Türklerin camilerinin, Avrupa’da yaşayan Türkler ’de görüldüğü gibi ideolojik ve politik ayrışmalara sahne olmadığı görülmektedir. Türk-Amerikan Toplumunun dini inançlarının yoğunluk ve kültür anlamında tamamen homojen bir yapıda olduğunu söylemek imkânsızdır.
Fakat camilerin Türk-Amerikan Toplumunu birleştirme konusunda oldukça başarılı toplumsal mekânlar olduğu söylemek yerinde olacaktır (Güngör 2011).
Bugün Türk-Amerikan Toplumu yerleştiği her bölgede kendi ihtiyaçlarını karşılayacak cami-mescitlerini kurmuştur. Türkiye’den ABD’ye camilerde görev 64 yapmak üzere gitmek isteyen imamlar oturum, çalışma izni gibi konularda sıkıntı yaşamamaktadır.
Kurulan camilerin imam ihtiyacının bir kısmını Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’den görevlendirme yaparak, bir kısmını diğer dini gruplar yine Türkiye’den karşılamaktadır. Bazı camilerin din görevlisi ihtiyacı ise toplum içerisinden karşılanmaya çalışılmaktadır. Avrupa’nın bazı ülkelerinin aksine ABD’de minareli cami inşaatını engelleyen bir yasak da bulunmamaktadır. Fakat böyle bir inşaatın gerçekleştirilebilmesi için o bölgede yaşayan halkın (her türlü inşaat için gerekli olan) onayının alınması gerekmektedir. Türk-Amerikan Toplumunda, son dönemde, Türk kültür-sanatını, mimarisini yansıtan, hem spor hem kongre merkezlerini içeren ve merkezinde de cami bulunan büyük Türk-İslam Kültür merkezleri inşa etme eğilimi görülmektedir.
ABD’de Türk Amerikan Toplumunun gittikçe daha görünür ve kalıcı hale geldiğinin bir işareti olan bu merkezler, klasik Osmanlı cami merkezli şehirleşme kültürünün de birer modern örneğini sergilemektedirler. Bu projeler arasında en çok dikkat çekeni Maryland Eyaleti’nin Lanham bölgesinde TACC (Türk-Amerikan Toplum Merkezi)’nin T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte yürüttüğü projedir. Yaklaşık 240 dönüm alanda ki külliye 2016 yılında tamamlandı.
700 kişiye hizmet edecek cami, kültür merkezi, kütüphane, amfi tiyatro, fuar alanı, bilgisayar laboratuvarı, Türk hamamı, yüzme havuzu, spor salonu, kahve evi gibi dini, kültürel ve sosyal alanlar bulunuyor.