Amerika'daki Türk Dernekleri

Araştırmacı Emre Oruç Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı için hazırladığı Uzmanlık Tezinde Amerika'da Türklerin nasıl Sivil Toplum kuruluşlarını kurduğu ve bugün kadar gelen STK'ların tarihini yazdı.

ABD’ de yaşayan Türklerin kıtaya geliş serüvenlerini anlatan göç dalgalarını inceledikten sonra, bu bölümde, Türk-Amerikan Toplumunun kimlik inşası süreçleri ele alınacaktır. Keza ABD’deki Türklerin hangi toplumlarla işbirliğine gittiği, hangi toplumları ise kendine “rakip” olarak gördüğünü tespit etmeden önce, toplumsal
kimliği oluşturan unsurları ve bu kimliğin ürünü olan toplumsal kurumları incelemenin yerinde olacağı düşünülmektedir.
Göçmen gruplar tarafından kurulan sosyal kurumların, grup üyelerinin belirli bir amaca yönelik ortaya koydukları ortak mesai, emek ve maddi desteğin oluşturduğu kolektif bilinç sayesinde, grup üyeleri arasındaki iletişimi arttırdığı bilinmektedir. Bu kurumlar, özellikle kendini “öteki” hisseden bireylerin kedilerini “biz” olarak hissedebildikleri, içerisinde yaşadıkları toplumda karşılaştıkları sorunlara çözüm aradıkları ve sosyo-ekonomik durumlarını iyileştirme fırsatı buldukları bir zemin yaratma işlevini de görmektedirler (Cornell and Hartmann 1998).
90’lı yıllardan itibaren ABD’de yaşayan göçmen toplulukların kimlik inşası süreçleri, baskın kültür içerisinde asimile olmadan kimliklerini koruma stratejileri, sonradan gelen göçmenlere hazırladıkları ortam gibi konular sosyal bilimcilerin ilgisini çeken araştırma alanları arasına girmiştir. Fakat bu ilginin Müslüman topluluklara yoğunlaşması maalesef 11 Eylül sonrası döneme denk gelmektedir. 

Dönem itibariyle tahmin edilebileceği gibi bu araştırmaların bir kısmı önyargılı bir yaklaşımla “suçlunun psikolojisini anlamaya yönelik” fonlanan çalışmalar olarak arşivlere girmiştir. Dolayısıyla ABD’de yaşayan Türk Toplumu hakkında da, bu anlamda yapılmış çok fazla araştırma bulunmamaktadır (Kaya 2005).
Akçapar (2010), Türk-Amerikan Toplumunun kurumsal dinamiklerini etkileyen faktörleri üç düzeyde ele almıştır. Bu sınıflandırmanın hem ABD’de yaşayan Türklerin kimlik inşası süreçlerini, hem de ortaya çıkan kurumların yapılarını anlama açısından açıklayıcı olduğu düşünülmektedir. Buna göre bu dinamikler; (i) makro düzeyde, Amerikan Toplumunun göçmen gruplara ve özel olarak da yükselen bir göçmen grup olarak Türklere karşı genel tutumu, (ii) ilişkisel (meso) düzeyde, Türk Toplumunun Amerikan Toplumu ile ve özelde de rakip olarak görülen diğer göçmen toplumlar ile ilişkileri, (iii) mikro düzeyde, Türk Amerikan Toplumunu oluşturan bireylerin sosyo-ekonomik, entelektüel, kültürel, dini durumları olarak açıklanabilir.

Göçmen gruplar, toplumsal kimliklerini hem gönderen ülkenin (Türkiye) hem de kabul eden ülkenin (ABD) baskın kültürel kodlarının harmanlamasıyla oluşturmaktadırlar. Bu harmanlama sürecinde hangi kültürün daha baskın olacağı, kabul eden ülkenin koşullarıyla ilintilidir. Ulus devletin korumacı duvarları nispeten yüksek olan Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin toplumsal kimliklerini öz kültürlerine daha fazla sarılarak inşa ettikleri (tercih edilen yaşam biçimi ve içinde yaşadıkları toplumla iletişim yoğunluğu bunu göstermektedir) görülmektedir.
ABD’de yaşayan Türkler ise sistematik bir asimilasyon tehdidi algılamamalarından dolayı onlarda, öz kültürlerine sarılma refleksi Avrupalı Türklere nazaran daha az  gelişmiştir. Bu durum, kabul eden ülkenin kültürel kodlarının baskın hale geldiği gönüllü asimilasyonu beraberinde getirmektedir.
ABD’de yaşayan Türk toplumunun kimlik arayışı üç göç dalgasının farklı özellikleriyle yıllar içerisinde şekillenmiştir. Geliş tarihleri ve asimilasyon derecelerine göre bu kimlik adlandırması “Amerika’daki Türkler” den “Türk kökenli Amerikalılar” a kadar farklılık göstermektedir. Bugün kendilerini ne tamamen Türk ne de tamamen Amerikalı gören bu insanlar, gururla Türk-Amerikan Toplumunun birer üyesi olduklarını dile getirmektedirler. Özellikle III. göç dalgası ile ABD’ye gelenlerin zengin çeşitlilik gösteren sosyal statüleri bu harmanlama sürecine bugünkü halini vermiştir (Micallef 2004).
Göçmen toplulukların kurmuş olduğu toplumsal kurumlar, topluluk içerisindeki çeşitliliği ve dinamikleri anlamamıza yardımcı olmaktadır. Amerika kıtasına ilk kez ayak bastığında baskın kültür içerisinde azınlıkta kalma psikolojisine alışkın olmayan Türkler zaman içerisinde kurmuş olduğu kurumlarla farklı kültürlerin aynı potada eridiği bu kıtada varoluş mücadelesi vermişlerdir. Bu kurumlar, rakip göçmen toplulukların saldırıları karşısında milliyetçi-ulusalcı bir refleks gösterirken, son göç dalgası ile gelenlerle birlikte muhafazakârlaşmıştır. Bu geçişleri ve günümüzdeki durumu analiz edebilmek açısından ABD’deki Türklerin kurmuş olduğu STK’lar, camiler, okullar ve düzenledikleri kültürel şenlikler ele alınacaktır. 

İlk Dernekleşme Denemeleri
Göçmenler, kurdukları STK’lar vasıtasıyla, iki ülke arasında (hatta bazen daha fazla ülke arasında) ulusaşırı köprüler kurmaktadırlar. Bu STK’lar kabul eden ülkenin  göçmenlik hukuku ve göç politikalarına göre uyumu kolaylaştıran sosyal sermaye kaynakları olarak görülürken, göçmen topluluğu dış dünyaya kapatma eğilimlerine göre gönüllü gettolaşma sonucu doğuran aktörler olarak da algılanabilmektedirler.
ABD örneğinde ise göçmen dernekleri, göçmen toplulukların ulusaşırı kimliklerini inşa ettikleri önemli aktörler olmuşlardır (Akçapar 2010).
Osmanlı Devleti topraklarından Amerika’ya Türklerle aynı dönemde göç eden diğer etnik gruplarla karşılaştırdığımızda, Türklerin Amerika’ya uyum süreçleri daha sancılı olmuştur. Daha önce de bahsedildiği gibi kıtaya ilk gelen Türklerin “kalıcı olma” gibi bir psikoloji yerine “belirli bir süre para biriktirip geri dönme” düşüncesi içerisinde olmaları onları toplumsal kurumlar kurmak için uzun vadeli yatırım yapmaktan alıkoymuştur. Bu psikoloji aslında bir kısır döngü yaratmıştır. Çünkü daha sonra gelen Türkler, Amerika’da kurumlaşmış bir Türk Toplumu bulamadıkları için kolay bir şekilde uyum sağlayamayarak geri dönmüş ya da asimile olarak Amerikan Toplumu içerisinde kaybolmuşlardır (Akgün 2000).

İlk göç dalgasıyla Amerika’ya gelen Türklerin kalıcı toplumsal kurumlar kuramamalarının nedenleri şöyle sıralanabilir; (i) eğitim seviyesi düşük olması ve buna bağlı olarak yaşanan yabancı dil probleminin yarattığı uyum sorunu, (ii) gelenlerin büyük bir kısmının genç ve bekâr erkeklerden oluşması.
Müslüman olmayan biriyle evlenerek toplumsal dışlanmaya maruz kalmak istemeyen, aynı zamanda uyum sorunu sonucu eş bulma imkânları kısıtlı olan bekâr erkeklerin evlenmek üzere memleketlerine geri dönmeleri, (iii) Ermeni ve Yunan göçmenlerin de etkisiyle Amerikan toplumunun kendilerine önyargılı tutumu karşısında Türklerin kendilerini dışlanmış hissetmelerinin yarattığı uyum sorunu, (iv) Kurtuluş Savaşına katılmak üzere ciddi sayıda geri dönüşlerin yaşanması, (v) 1929 Ekonomik buhranının Batı’da yarattığı gerilemeye karşın yeni kurulan Cumhuriyetin cazibesine kapılıp yaşanan geri dönüşler. Sayılan nedenlerden dolayı ilk göç dalgası ile Amerika’ya gidenlerin kurduğu ve günümüze kadar devam eden bir STK bulunmamaktadır (Güngör 2011; Akçapar 2010).

Aynı dönemde Osmanlı topraklarından (çoğunlukla Büyük Suriye olarak adlandırılan bölge) göç eden Hristiyan göçmenler, Amerika’da kendilerini Türkler kadar yabancı hissetmemişlerdir. Özellikle toplumsal bir kurum olarak kiliselerin varlığı (aynı mezhep olmasa bile) bu insanları dışlanmışlık hissini yaşamalarını engellemiştir. Ayrıca geldikleri topraklarda da uzun süredir hâkim unsur olmamaları, toplumsal psikoloji olarak uyum süreçlerini kolaylaştırmıştır. Bu ilk dönemde, Türkler ile Osmanlı coğrafyasından göç eden diğer göçmenler arasında (Hristiyan, Musevi ve Müslüman) sınırlı düzeyde de olsa işbirliği örnekleri görülmektedir. Helal et tüketimi konusunda Musevilerle, kahve ve eğlence kültürü konusunda ise diğer Osmanlı göçmeni gruplarla ortak alanların paylaşıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda özellikle Peabody, Massachusetts gibi bölgelerde Yunan, Ermeni ve Türkler arasında “memleketten kalma” gerginlikler devam etmiştir. Bu gerginlikler Amerikan toplumunun dikkatini çeken sokak kavgalarına kadar varmıştır (Akgün 2000; Acehan
2005).

Bütün bu olumsuzluklara rağmen ilk göç dalgasıyla Amerika’ya göç eden Türkler 1909 ile 1914 yılları arasında ilk Müslüman konut kooperatiflerini kurmuşlardır. Bu kooperatifler sadece Türklerin değil, diğer Müslüman göçmenlerin de hizmetine sunulmuştur. Bu özelliğiyle Amerika’daki Türklerle diğer Müslüman topluluklar  arasındaki ilk kurumsal işbirliği örneğini sergilemiştir. I. Dünya Savaşının ardından Türkler arasında ciddi oranda Anadolu’ya geri dönüş eğilimi olmuştur. Daha sonraki dönemde Amerikan Devleti tarafından konulan göç kotaları sonucunda Türkiye’den Amerika’ya göçler neredeyse durma seviyesine gelmiştir. Dolayısıyla 1920’lerde Amerika’daki Türklerin nüfusu yarıya inmiştir. Fakat Anadolu’ya dönmeyerek
Amerika’da kalıcı olma psikolojisi içerisine giren az sayıdaki Türk bu dönemden sonra toplumsal olarak daha iyi örgütlenmeye başlamışlardır. Bu sürecin devamı olarak Türklerin, New York, Detroit, Chicago ve Massachusetts gibi bölgelerde lokaller kurarak haftalık olarak bir araya gelmeye başladıkları görülmektedir (Ahmed 1993).

Aynı dönemde Türkler, Amerika genelinde 25’in üzerinde dernek kurmuşlardır. Genellikle cenaze hizmetleri ve diğer toplumsal hizmetleri vermek üzere kurulan bu derneklerin en ünlüleri Türk Teavün Cemiyeti (Turkish Aid Society) ve Hilal-i Ahmer (Red Crescent)’dir. New York’da kurulan Türk Teavün Cemiyeti’nin Cleaveland, Detroit ve Chicago gibi Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde şubeleri de bulunmaktaydı. 1922 yılında kurulan Hilal-i Ahmer’in ise merkezi Detroit’deydi. Bu dernekler toplumsal hizmetlerinin yanı sıra, 1920’lerde Kurtuluş Savaşı için ve 1930’larda ise Erzincan’da meydana gelen depremin yaralarını sarmak üzere önemli derecede yardım toplayarak Anadolu’ya göndermişlerdir. Ayrıca o dönemde Türkler, “Hemşehri”, “Seda-i Vatan” ve “Birlik” gibi düzenli yayınlara da başlamışlardı (Karpat, 1995; Bilge, 1994).

Kurutuluş Savaşı’nın kazanılması ve yeni Türk Devletinin uluslararası alanda tanınması Amerika’daki Türkler arasında toplumsal kimliklerini güçlendirici bir  gurur vesilesi olmuştur. Amerikan limanlarına yanaşan ilk Türk bayraklı gemi olan “Gülcemal” in varışı, milli bir bayram edasıyla şenliklerle karşılanmış, hatta sadece
Türklerin değil eski Osmanlı tebaası bütün göçmen toplulukların karşılamaya gitmesiyle büyük bir olaya dönüşmüştür. Bu toplumsal hareketlenmenin en güzel göstergelerinden birini o dönemde Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) Başkanı olan Dr. Fuad Umay’ın 1923 yılında Amerika’ya düzenlediği
yardım toplama gezisidir. O dönemde Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin Türkiye’den topladığı bağışların yetersiz kalması sonucu, Amerika’daki Türk Teavün Cemiyeti ile iletişime geçilerek Amerika’daki Türkler arasında Kurtuluş Savaşı’nın ardından kimsesiz kalan çocuklar için yardım kampanyası başlatılmış ve yaklaşık 100.000 Dolar para toplanmıştır. Bunun üzerine Dr. Umay’ı Amerika’ya davet eden Türk Teavün Cemiyeti, New York’ta bir yardım kampanyası daha düzenlemiştir (Sertel, 1987).

O günkü atmosferi Sabiha Sertel, “Roman Gibi” adlı eserinde şöyle anlatmıştır:
“Fuat Bey'in geldiği gün Astoria Oteli'nin salonunda yaptığımız toplantıda müsamerenin programını hazırladık. Fuat Bey'in gezeceği şehirleri kararlaştırdık. Fuat Bey'in yapacağı gezilere benim mihmandarlık ve tercümanlık etmemi uygun gördüler. New York'ta ilk toplantı, kiraladığımız büyük bir salonda yapıldı. Fuat Bey memleketin acıklı durumunu anlattı. Ben hislere hitap eden bir konuşma yaptım.
Şiirler okundu. Halk arasında ağlayanların hıçkırıkları duyuluyordu. Konuşmalar sonunda yardım faslı açıldı. Masanın üstü yığın yığın dolarlarla doldu. Kalabalığın arasından orta yaşlı, orta boylu, kalın siyah kaşlı, bıyıkları kulak deliklerine değen bir adam ağır ağır masaya yaklaştı. Bu, Kürt Yusuf Güllabi Çavuştu önce Fuat Bey'in elini öptü: "Siz bana toprağımın, köyümün kokusunu getirdiniz. Sağ olun, varolun. Aç sürünen çocuklar arasında benim de evlatlarım var her hal. Yirmi yedi senedir Amerika'da çalışıyorum. Madenlerde işçilik ettim. Otomobil fabrikalarında, Kuzeyde, Fruit Company'nin (meyve kumpanyası) meyve bahçelerinde çalıştım. 

Garajlarda, parklarda yattım. 10.000 Dolar birikmiş param var. Artık memlekete dönmeye karar verdim. Bütün paramı size veriyorum. Bana yalnız bir vapur bileti alın ve orada bir iş bulmama yardım edin. İşte altın saatim. İşte altın kemerim. Yurduma helal olsun." Herkes ağlıyordu. Toplanan para 100.000 Doların
üstündeydi...”

Amerika’daki Türklerin o yıllarda görünür hale gelmeye başlamalarının bir diğer örneği ise 1924 yılındaki ilk lobicilik girişimidir. Lausanne’da ABD Yönetimi ve yeni Ankara Hükümeti arasında imzalanan “Dostluk ve Ticaret Antlaşması” nın onaylanmasını talep eden Amerika’daki Türk Toplumu, Türk Hayır Derneği (Turkish Welfare Association)’nin girişimiyle “Özgürlerin Ülkesinin Liderlerine: Amerika’daki Türkler’den bir dilekçe” başlıklı 6 sayfalık bir mektup hazırlayarak ABD Yönetimine ve Kongre üyelerine göndermişlerdir. Mektubun içeriğinde Yunan ve Ermeni iddiaları reddedilerek Türk-Amerikan ilişkilerinin ortak çıkar ilkesi etrafında yeniden düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Türk Toplumunun üyelerini vergi mükellefi, suç oranı düşük ve topluma yararlı kişiler olarak tanıtan mektubun işe yarayıp yaramadığı bilinmemektedir. Fakat iki ülke arasında 1927 yılında ilişkileri düzenleyen yeni bir antlaşmanın imzalanmış ve bahsedilen mektup o
dönemde toplumsal bilinç seviyesi gelişmeye başlayan Amerika’daki Türklerin ilk lobicilik deneyimi olarak kayıtlara girmiştir (Akgün, 2000).

Amerika’daki Türkler 1933 yılında “New York Kültürel Birliği ve Türk Yetimleri” adında bir dernek kurarak Kızılay vasıtasıyla Türkiye’deki doğal afetlerde zarar görenlere destek olmaya devam etmişlerdir. Ayrıca Türkiye’deki doğal afetlere duyarlı olanlar sadece Türkler değildi. Anadolu’dan Amerika’ya göç eden Sefarad
Yahudileri, “Türk Depremi için Sefarad Yahudi Komitesi” ni kurarak Amerika’da yardım toplama faaliyetlerinde bulunmuşlardır. (Ahmed 1993).

1950’lere gelindiğinde Amerika’da Türklerin kurduğu sınırlı sayıda derneğin olduğu görülmektedir. Bu derneklerin bir kısmı yukarıda bahsedildiği gibi Türkiye’deki savaş, doğal afet gibi olaylar yüzünden mağdur olan insanlara yardım etme amacıyla kurulan derneklerdir. Diğerleri ise Ulusal ve Dini günleri beraber kutlama gibi kültürel yönü ağır basan sosyal kulüpler olarak kalmışlardır. İlk göç dalgası ile Amerika’ya gelenlerin nüfus ve maddi olanaklarının kısıtlı olması 20. yüzyılın ilk yarısında modern ve gelişmiş derneklerin kurulmasını zorlaştırmıştır. Fakat birinci ve ikinci kuşak arasındaki geçiş döneminde, toplumsal bilinci arttırdığı düşünülen, “Yankı”, “Türk Dünyası”, Anavatan, “Türk Evi” gibi birçok süreli yayın bulunmaktadır. II. Göç dalgası ile kıtaya ayak basanlar, kendilerinden önce kurulmuş bu dernekleri genellikle devam ettirme eğiliminde olmamışlardır. Muhtemelen bu durumda iki kuşak arasındaki sosyal statü farklılıkları da rol oynadığı düşünülmektedir. 1970’lere gelindiğinde Amerika’da yüze yakın Türk Derneğinin
olduğu tahmin edilmektedir. Fakat bu dernekler devamlılık arz etmeyen öğrenci dernekleri de dâhil olan örgütsel yapısı zayıf ve aktif üye sayısı az olan derneklerdir (Halman, 1980; Kaya, 2003).

Amerika’daki Son Dönem Türk Dernekleri
II. Göç dalgasıyla Amerika’ya gelen Türklerin sosyal sermaye olarak daha avantajlı olmalarının bir sonucu olarak ve 1965 yılından itibaren göç kotalarının kalkmasıyla, Amerika’daki Türk Toplumu daha hızlı ve etkili bir biçimde örgütlenmeye başlamıştır. Ayrıca Osmanlı ve Kurtuluş Savaşı tarihinden kalma anlaşmazlıkları
Amerika’ya ithal eden Yunan ve Ermeni lobilerinin Türkiye ve Amerika’daki Türk Toplumuna karşı tutundukları saldırgan tavır, Amerika’daki Türk Toplumunu da toplumsal örgütlenmelerini sağlamlaştırma yönünde teşvik etmişlerdir. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve yıllardır ABD Kongre’sine sunulan Türkiye karşıtı tasarılar bu gerilimi yıllarca sıcak tutmuştur. Özellikle ASALA terör örgütünün şehit ettiği diplomatlarımız Amerika’daki Türk Toplumunda büyük infiale yol açmıştır (Kaya, 2003).

III. Göç dalgasıyla Amerika’ya gelen Türkler çok çeşitli toplumsal katmanlardangelmelerinden dolayı Türk-Amerikan Toplumunun yapısını değiştirmişlerdir. Bu değişimin getirdiği çeşitlilik, Türk-Amerikan Toplumuna dinamizm kazandırmıştır.

II. Göç Dalgasıyla gelenlerin Amerika’da doğan çocuklarının da katılmasıyla, Amerika’da kalıcı olma niyetinde olan ve gittikçe daha görünür hale gelen bir toplumdan bahsetmemiz mümkündür. Değişen toplumun yapısına paralel olarak daha önce düzenlenen küçük piknikler büyük festivallere, toplum içinde kutlanan milli bayramlar Kongre nezdindeki bildirilere, mahallî dernekler ise genel çatı kuruluşlara  evirilmiştir. Ayrıca Türk-Amerikan Toplumunun yeni liderleri sadece toplum içi sorunlara değil, soydaş-akraba toplulukların ve diğer toplumların da sorunlarına duyarlı hale gelmişlerdir (Akçapar 2010).

Bu tetikleyici etkenlerin sonucunda bugün Türk-Amerikan Toplumunun kurmuş olduğu yüzlerce STK’nın varlığından söz edebiliriz. Amerika’daki Türklerin dernekleşme kültürleri hakkında genel bilgi vermesi açısından bu STK’lar arasından dört çatı kuruluş ve bazı diğer özgün derneklerden bahsetmekte fayda görülmektedir. 
Bu dernekler şunlardır;
(a) Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF), (b) Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), (c) Türk-Amerikan Toplum Merkezi (TACC), (d) Türki Amerikan Birliği (TAA), (e) diğer özgün dernekler. Bu sivil
toplum kuruluşlarının Türk-Amerikan toplumunun tamamını temsil ettiğini söylemek biraz iddialı bir ifade olacaktır. Özellikle tezin yazıldığı dönemde yaşanan gelişmeler sonucunda “Türken Vakfı”, “Wisdom Net”, “Her şey Türkiye için Platformu” gibi  oluşumların ortaya çıkması, Türk-Amerikan toplumunun sivil toplum yapılanmasının bir değişim süreci içerisinde olduğunun göstergesi olarak okunabilir. Fakat elimizde,
henüz bu yapılanmaları derinlemesine analiz edebilecek kadar veri bulunmamaktadır.

Dolayısıyla yukarıda bahsedilen çatı kuruluşlar ve diğer STK’lar incelenmesi şu aşamada yeterli olacaktır.
a. TADF (Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu) 
Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Amerika’daki Türklerin kurduğu ilk çatı kuruluş olma özelliğini taşımaktadır. 1956 yılında Türk Kıbrıs Yardım Cemiyeti ve Türk Hars Cemiyeti adlı derneklerin bir araya gelmesiyle kurulan TADF’nin merkezi New York’ta bulunmaktadır. TADF’nin merkez ofisi, New York
Başkonsolosluğumuzun da yer aldığı, 1977 yılında T.C. Hükümeti tarafından BM binasının karşısındaki bir binanın satın alınarak oluşturulan Türk Evi’nin, ikinci katında yer almaktadır. TADF 2014 yılı itibariyle bünyesinde ellinin üzerinde yerel dernek barındırmaktadır.

TADF, diğer çatı kuruluşlar arasında en kozmopolit yapıya sahip olan STK olarak öne çıkmaktadır. Genel olarak, ABD’de yaşayan Türklerin nüfus olarak en yoğun olarak tercih ettiği bölge olan New York Metropolitan Bölgesi (New York, New Jersey, Connecticut ve Pennsylvania) ve çevresine hitap eden TADF, II. ve III. Göç dalgasının temsil ettiği toplumsal katmanları içermektedir. Bu yapısıyla TADF’nin, “Halkın Federasyonu” olma misyonu sık sık yöneticileri tarafından da dile getirilmektedir.

TADF bünyesinde yer alan derneklerin gösterdiği çeşitlilik bahsedilen heterojen yapıyı destekler niteliktedir. Örnek vermek gerekirse, bu dernekler arasında; Mevlana Camii Derneğinden, İstanbul Spor Kültür ve Eğitim Derneğine, Türk Ocağından, Atatürk Türk Kadınlar Birliğine (ATKB) kadar birçok farklı dernek bulunmaktadır. Ayrıca Türk-Kıbrıs Kültür ve Eğitim Derneği, Balkan Türkleri  Derneği, Türkmen-Amerikan Derneği, Karaçay Türkleri Camii Derneği, Kırım Tatarları Derneği, Azerbaycan Amerikan Derneği gibi birçok soydaş-akraba derneği TADF bünyesinde birleşmiştir. Bu yapısıyla TADF hem bu soydaş-akraba derneklerini desteklemekte hem de onların desteğini çeşitli organizasyonlarında hissetmektedir. TADF’nin yıl içerisinde gerçekleştirdiği faaliyetlerin içerisinde en çok ses getireni Geleneksel Türk Günü Yürüyüşüdür. Yine üye derneklerden ATKB’nin ayakta tuttuğu Atatük Okulu, öne çıkan faaliyetler arasındadır. “Ermeni Yalanlarına Son Mitingi” gibi Türk Toplumunu ilgilendiren konularda toplumun tepkisini göstermek, düzenli olarak Türk Toplumunun ve soydaş-akrabaların yerel lokal ve camilerinin ziyaret edilerek taleplerinin dinlenmesi ve iletişimin canlı tutulması, vatandaşlık hukuku, aile içi eğitim, öğrencilere yönelik kariyer planlama gibi konularda toplumu
bilinçlendirici paneller düzenlemek, gibi toplumsal hizmetler de TADF’nin yıl içerisinde yoğunlaştığı konular arasındadır.

Özellikle 2012-2013 dönemindeki Ali Çınar’ın başkanlığında (2014 yılında göreve başlayan yeni başkan Atilla Pak’ın dönemini değerlendirmek için henüz erken olduğu düşünülmektedir.) TADF’nin lobicilik konusunda da oldukça aktif olduğu gözlenmiştir. Hem Belediye ve Eyalet düzeyinde, hem de Kongre düzeyinde yapılan  yoğun görüşmeler, Türk-Amerikan Toplumunun sesini duyurmuş ve birçok alanda
itibar kazandıran gelişmelere imza atılmıştır. Sadece seçilen siyasetçiler ile değil, seçilmesi muhtemel siyasetçiler ile kurulan iyi ilişkiler sonucunda ABD Kongresindeki Turkish Caucus (Türk Dostluk Grubu)’un genişlemesine katkıda bulunulmuştur.

 ATAA (Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi)

Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi, 1979 yılında, Washington Amerikan-Türk Derneği (ATA-DC) ve Maryland Amerikan-Türk Derneği (MATA-DC)’nin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. ATAA, Washington DC’de bulunan, üç katlı müstakil bir binayı merkez ofisi (Türk Evi) olarak kullanmaktadır. Kanada’dan da üye dernekleri bulunan ATAA’nın bünyesinde 2014 yılı itibariyle altmışa yakın yerel dernek bulunmaktadır. TADF ile “kardeş çatı kuruluş” olan ATAA, TADF’nin toplumsal hizmetlerinden farklı olarak siyasi olarak bilgilendirici ve önleyici çalışmalarda bulunmak üzere kurulmuştur. ATAA’nın yapısının TADF’ye nazaran daha homojen olduğunu söylemek mümkündür. ATAA’nın bünyesindeki yerel dernekler, genellikle II. Göç Dalgası ile
Amerika’ya gelenlerin ve onların çocuklarının kurmuş olduğu derneklerdir. Buna karşın, Türk Amerikan Toplumunun III. Göç Dalgası ile yaşadığı değişimin ATAA’yı da dönüştürmeye başladığının izleri de mevcuttur. ATAA’nın kuruluşundaki en önemli hedeflerden biri ABD genelinde yaşayan küçük-büyük Türk
Topluluklarının Washington-DC’deki sesi olabilmektir. 

ATAA’nın yıl içerisinde yapmış olduğu faaliyetlerini, siyasi olarak daha etkin bir toplum yaratmak üzere Türk-Amerikan Toplumunu bilgilendirici ve Türk-Amerikan ilişkilerini geliştirmek, rakip lobilerin hamlelerine karşı Türkiye’nin çıkarlarını korumak üzere Amerikan Kongresi, basını, kamuoyu nezdinde Türkiye’yi tanıtıcı çalışmalarda bulunmak olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Bu faaliyetler arasında en çok öne çıkanlar; 2014 yılında 34.’sü düzenlenen Türk-Amerikan Liderlik Konferansı ve  TABAN (Turkish American Broad Advocacy Network – Türk Amerikan Geniş Savunuculuk Ağı)’dır. Bunların dışında, örneğin, ATAA üye derneklerinden ATADC’nin her yıl Washington DC’de düzenlediği Türk Kültür Ayı Festivali, Başkentte yaşayan siyasilere, bürokratlara ve diplomatlara Türk Kültürünü tanıtmaktadır. Bu organizasyon yerel medya organları tarafından da en başarılı etnik festivaller arasında gösterilmektedir.
TABAN projesinin amacı ABD genelinde yaşayan Türk-Amerikan Toplumunu lobicilik, savunuculuk ve siyasi katılım gibi konularda bilinçlendirebilmektir.
Liderlik Konferansı ise her yıl Washington DC’de paydaş STK’lar ile birlikte o yılki Türk-Amerikan Toplumunun gündemini ve hedeflerini belirlemeyi amaçlamaktadır.

Ahıskalı, Azeri, Boşnak, Kuzey Kıbrıslı, Türkmen, Somalili vd. birçok soydaşakraba STK’sının temsilcilerinin da katıldığı konferansın 2014 yılındaki sloganı “Strenght in Diversity (Farklılıktaki Güç)” idi. Ayrıca ATAA, 2013 yılında ABD’de yaşayan Somali Toplumu ve Kızılderililer ile kurdukları iyi ilişkilerle dikkatleri
üzerine çekmiştir. Liderlik Konferansında işlenen konuların içeriği, ATAA’nın soydaş-akraba topluluklara eskiye nazaran daha çok ilgi duyduğunun sinyallerini vermeye başlamıştır. 

TACC (Türk-Amerikan Toplum Merkezi)
Türk-Amerikan Toplum Merkezi, ilk olarak 1993 yılında Türk-Amerikan İslam Derneği (TAİF) olarak kurulmuş, 2003 yılında ise bugünkü adını almıştır. Merkezi Washington DC yakınlarındaki Maryland Eyaletinde bulunan TACC’nin bünyesinde 2014 yılı itibariyle yirmiye yakın dernek bulunmaktadır. Bu derneklerin tamamı cami
derneği niteliğindeki dini kurumsal yapılanmalardır. TACC’nin başkanlığını T.C. Washington Din ve Sosyal Hizmetler Müşaviri yapmaktadır. Fakat toplum içerisinden seçilen bir lider Genel Sekreter sıfatıyla TACC’nin çalışmalarına yön vermektedir.
TACC, kuruluş dönemi ve genel üye profili itibariyle tamamen III. Göç Dalgasıyla gelen muhafazakâr Türk göçmenleri temsil etmektedir. Asıl hedefi Türk-Amerikan Toplumu içerisinde kültürel ve dini kimliğin muhafaza edilmesi olan TACC, milli bayramların kutlanması, Türkçe öğretimi, geleneksel Türk sanatları kursları, dini günlerde toplumu bir araya getirmek gibi faaliyetler düzenlemektedir. TADF ve ATAA ile iyi ilişkiler içerisinde olan TACC, bahsedilen kültürel ve dini faaliyetlerinin yanında lobicilik ve siyasi bilinçlendirme konularında diğer çatı kuruluşlara destek olmaktadır. Örneğin, ATAA’nın düzenlediği Liderlik Konferansının paydaşlarından biri olan TACC’nin, Türk-Amerikan Toplumunun ABD Kongresi nezdindeki tüm ortak girişimlerinde imzasını görmek mümkündür. TACC’ye bağlı yerel derneklerin soydaş-akrabalar ile işbirliği içerisinde olduğu görülmektedir. Fakat TACC’nin soydaş-akraba topluluklar ile kurumsal bir işbirliği içerisinde olduğunu söylemek güçtür. Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte yürütülen proje kapsamında Lanham bölgesinde yaklaşık 240 dönümlük bir arazide Türk-İslam Kültür Merkezi kurmayı hedefleyen TACC’nin enerjisinin büyük bir kısmının bu projeye aktarması nedeniyle henüz soydaş-akraba topluklar ile kurumsal bir işbirliği kuracak insan kaynağına sahip olmadığı söylenebilir.

 Diğer STK’lar
Yukarıda bahsedilen çatı kuruluşunun haricinde Türk-Amerikan Toplumu tarafından son dönemde kurulmuş olan çok çeşitli dernekler bulunmaktadır. Kendi alanlarında özgün çalışmalara imza atan bu dernekler hakkında genel bilgi vermesi açısından 3 dernek örnek verilecektir. Bu dernekler şunlardır: Türk-Amerikan Bilim insanları ve Akademisyenler Derneği (TASSA), Amerika Türk Koalisyonu (TCA), Türk-Amerikan Sanayi ve Ticaret Odası (TACCI) TASSA (Türk-Amerikan Bilim insanları ve Akademisyenler Derneği)
Türk-Amerikan Bilim insanları ve Akademisyenler Derneği, 2004 yılında, Washington DC’de kurulmuştur. Beyin göçü kapsamında çoğunlukla III. Göç Dalgası ile Amerika’ya giden bilim insanı ve akademisyenlerin üyesi olduğu TASSA, dünya çapında başarılar elde etmiş isimleri de bünyesinde barındırmaktadır.
Dünyadaki en elit Türk bilim insanlarından oluşan bu derneğin amacı, Türkiye ve ABD arasında bilgi birikimi ve bilim insanı akışını kolaylaştırmak, bu sayede de iki ülke arasındaki bilimsel işbirliğine katkıda bulunmaktır. TASSA’nın en çok ses getiren faaliyetlerinden birisi yıllık olarak düzenledikleri konferanstır. Bu konferans sayesinde Amerika’nın farklı bölgelerinden ve Türkiye’den bilim insanları bir araya gelerek paylaşımda bulunmaktadırlar. Ayrıca yayınlanan bülten aracılığıyla Türk bilim insanları ve çalışmaları tanıtılmaya çalışılmaktadır. Soydaş-akraba  topluluklardan üyelerin de yer aldığı TASSA’nın vizyon olarak soydaş-akraba topluluklarla işbirliğine gitme gibi bir amacı yoktur.

TCA (Amerika Türk Koalisyonu – Turkish Coalition of America)
Amerika Türk Koalisyonu, 2007 yılında, Washington DC’de kurulmuştur. 2014 yılı itibariyle Boston ve İstanbul’da da ofisleri bulunmaktadır. Profesyonel (maaşlı) bir ekip tarafından yönetilen TCA, burslu stajyerlerin ve gönüllülerin de katkısıyla ABD’de Türkler tarafından kurulmuş en sistemli çalışan STK olma özelliğini taşımaktadır.
TCA’nın hedefleri arasında Türk-Amerikan ilişkilerinin geliştirilmesi, Amerikan kamuoyu ve Türk-Amerikan Toplumunun Türkiye hakkında bilinçlendirilmesi, Türk-Amerikan Toplumunun geleceğin liderlerini yetiştirmesine destek olunması, Türk kültürünün ve sanatının tanıtılması, Türkiye tarihi hakkında doğru bilgilerin Amerikan kamuoyu ile paylaşılması gibi hedefler sayılabilir. Bu hedefleri gerçekleştirebilmek amacıyla TCA, her yıl Türk-Amerikan Toplumunun siyasete ilgi duyan gençleri için ABD Kongre üyelerini ofislerinde stajlar ayarlamakta, diğer başarılı öğrencilere ise farklı alanlarda burs ve staj imkânları tanımaktadır. Türk sanatçıların çeşitli sergilerine destek olan TCA, Osmanlı ve Türk tarihine ilişkin araştırma ve konferansları da desteklemektedir. Ayrıca lobicilik tecrübesiyle ABD Kongresinde bulunan “Turkish Caucus – Türk-Amerikan Dostluk Grubu” nun genişlemesine büyük katkıda bulunmaktadır. Türk-Amerikan Toplumunun bireylerini haklarını savunmaları konusunda bilinçlendirmeye çalışan TCA, kurmuş olduğu TALDF (Türk-Amerikan Hukuki Savunma Fonu) aracılığıyla Türk Toplumu ilgilendiren davalarda profesyonel destek hizmeti sunmaktadır.
Kongre nezdinde oldukça iyi ilişkiler geliştiren TCA’nın, en dikkat çeken programlarından birisi, Amerika’da yaşayan Ermeni öğrencilere Türkiye’de eğitim görme imkânı sunan burs programıdır. Ayrıca TCA’nın Amerikan Toplumu içerisindeki azınlık gruplara (Afro-Amerikalı, Latin Amerikalı, Kızılderili, Boşnak,
Makedon) yönelik özel olarak sunduğu burs programları da mevcuttur. TCA’nın özellikle Amerika’da yaşayan Makedon ve Boşnak toplumu ile yakın işbirliği içerisinde olduğu söylenebilir.

TACCI (Türk-Amerikan Sanayi ve Ticaret Odası)
Türk-Amerikan Sanayi ve Ticaret Odası, 2002 yılında, New York’ta kurulmuştur. TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) ile T.C. Ekonomi Bakanlığı’nın da temsil edildiği TACCI bünyesinde 100’ün üzerinde firma ve iş adamı bulunmaktadır. TACCI’nin temel kuruluş amacı, Türkiye ve ABD arasındaki ticaret hacmini
arttırmak, iki ülke arasındaki doğrudan yatırım yapmak isteyen yatırımcılara destek olmak ve seçkin Türk markalarının ABD pazarına açılmasına destek olmaktır. TürkAmerikan Toplumunun çeşitli faaliyetlerine de destek olan TACCI’nin özel olarak soydaş-akraba topluluklar ile işbirliğine gitme gibi bir gündemi bulunmamaktadır.