Pia Bozyel'den Türkevi'nde Sürdürülebilirlik Sergisi: Atık Kartonlardan Doğan Sanat!
Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde bulunan Türkevi'nde, Pia Bozyel'in ilk bireysel sergisi sanatseverlerle buluştu. Türk girişimci ve ressam Pia Bozyel sergisiyle birlikte, atık kartonlara yaptığı resimlerle aşırı tüketim konusunda toplumsal farkındalık oluşturdu. ABDPost New York Temsilcisi Özlem Özgüt Yörekli, sergiye katılarak ABDPost takipçileri için kameralara aldı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde bulunan Türkevi’nde, Pia Bozyel'in ilk bireysel sergisi sanatseverlerle buluştu. Türk girişimci ve ressam Pia Bozyel sergisiyle birlikte, atık kartonlara yaptığı resimlerle aşırı tüketim konusunda toplumsal farkındalık oluşturdu. ABDPost New York Temsilcisi Özlem Özgüt Yörekli, sergiye katılarak ABDPost takipçileri için kameralara aldı.
Sergide, çevresel tahribat ve sürdürülebilirlik temaları öne çıkarken, Bozyel'in eserlerinde bencillik ve narsizmi sembolize eden "nergis çiçekleri" dikkat çekti.
Bozyel, sanatının ilhamını New York sokaklarında gördüğü atık doluluğundan aldığını belirtti. Dünyanın doğal kaynaklarının aşırı tüketimle azaldığına dikkat çeken Bozyel, insanların narsist duygularının bu durumun temelinde yattığını söyledi.
Türkiye'nin sıfır atık konusundaki öncü rolüne de değinen Bozyel, sergisiyle toplulukları sanat aracılığıyla sürdürülebilirliğe teşvik etmeye çalıştığını ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan "Yaşanabilir Bir Dünya İçin Türkiye'nin Sıfır Atık Yolculuğu" kitabı da sergi kapsamında ziyaretçilere hediye edildi.
Sergiye katılan Türk ve yabancı sanatseverler, Bozyel'in eserlerini ilgiyle izlerken, aynı zamanda Türk mutfağının seçkin lezzetlerini tatma fırsatı buldu.
Ayrıca Pia Bozyel'in kaleme aldığı şiir de sergiye katılanlardan tam not aldı.
AYNADAKİ TANRI
Yürüyorum bir vakittir.
New York’un farelerine basmadan bu ne kadar mümkünse.
Beşinci caddenin avangart vitrinleri, hiçliğimi görür oracıkta
Ötekinin ötekisi olduğum bu dünya,
Sanılanın aksine beni çarkında öğütmenin derdinde değil.
Üzerine basılarak infilak edilmiş mayın tarlası gibi BEN’imden yeni bir BEN yaratma peşinde
Barok dönemi izleri taşıyan kabarık bir elbise
Helen’in zeytin yapraklı haleli tokası
Nefertiti’nin sandaletleri
Ve işte satıcının yıllık maaşı tekabülünde bir çanta.
Alıyorum.
Hepsini alıyorum
Ve dahi nicelerini alıyorum
Alacak yerim kalmayıncaya kadar, alıyorum
Bu dünyada her şey benim için vardır
Her şey bana ait
Her şey bana hastır
Ben varsam evren vardır
Ben varsam evren ancak o zaman bir anlam bulur
Kalksam yürüsem taa Fizan’a.
Hiç konuşmasam.
Yanıma sadece defaten provası alınmış bir Hollywood gülümsemesi alsam
Kim görebilir bu ışıltının altındaki yoksunluğumu?
Kim bulabilir hiçliğimin zerre i miskal nispetindeki değerini?
Kim yarattığım bu şaşanın bu ihtişamın arkasındaki BEN’imi görebilir?
Ben istemedikçe?
Ben ister miyim sanıyorsun?
İstemem elbet, istemem bulunmak
Katmanlarımın arasından istemem bir ışık girsin karanlıklarıma
İstemem ötekinin mum ışığı aydınlatsın BEN’imi.
Ulaşılmazlığımın kutsallığıyla hemhâlim ben.
Aynalar yeter bana
Aynalar ki bilirsin
Yeni tapınaklarımızdır
Narcissus’un yüzü koyun kapaklandığı aynalar
Çok tanrılı dinlerden tek tanrıya geçme sebebimiz olan aynalar
Tekliğimiz, kendimiz ve kendimize tapınmamız.
Aynadaki siluetimdir tebaam.
Aynadaki siluetimdir tanrım
Ve en güvenli mabedimdir aynalar…
THE GOD WITHIN THE LOOKING GLASS
I stroll through the passage of time,
Avoiding the rats of New York as best I can,
The avant-garde displays of Fifth Avenue witness my emptiness right then and there.
In this world where I am the 'other' of the 'other,'
Contrary to common misconception, it is not concerned with grinding me in its relentless wheel. Aiming to birth a new 'self' from the exploded minefield of who I am,
A dress adorned with echoes of the Baroque,
Helen's buckle adorned with olive leaves,
Nefertiti's sandals,
And behold, a bag equivalent to the vendor's yearly earnings.
I buy them.
All of them.
And many more besides,
Until there's no space left to fill, I continue.
In this world, everything exists for me.
Everything is mine.
Everything is for me.
If I exist, the universe exists.
If I exist, only then does the universe find purpose.
What if I were to rise and journey all the way to Fizan?
Solemnly.
Carrying with me only a Hollywood smile rehearsed many times,
Who could perceive the void beneath this radiant exterior?
Who could fathom the worth of my nothingness in the smallest measure?
Who could glimpse the 'self' behind the grandeur and wonder that I have crafted?
Unless I, will it?
Do you think I have such desire?
Certainly not, I don't crave existence.
I don't wish for light to infiltrate my layers and dispel the darkness within.
I don't desire the candlelight of another to illuminate my 'self.'
I am one with my sacred unattainability.
Mirrors suffice for me.
Mirrors, you see,
Are our new temples.
The mirrors where Narcissus's face is my own.
The mirrors that led us from polytheistic beliefs to monotheism
Our singularity, our devotion to ourselves and to our 'self.'
The silhouette within the looking glass is all I know.
The silhouette within the looking glass is my God.
And mirrors are my safest sanctuary.
Bozyel'in resimleri, sanat ve çevre bilincini bir araya getirerek ziyaretçilere sürdürülebilirlik konusunda düşündürücü bir deneyim yaşattı.