Cüneyt Özdemir'i Çıldırtan WP Yazarı...

Cüneyt Özdemir, geçenlerde kendi Youtube kanalından, Washington Post’ta yayınlanan bir haberi ve yorumcusunu yerden yere vurdu. Özdemir, haberin içeriğine, kimin yazdığına ve ele alınış biçimine bakınca, bir manipülasyon olduğunu düşündüğünü söyleyerek, yazar David Ignatius'un Suudi Arabistan ile ilgili yazdıklarına dikkat çekti.

Cüneyt Özdemir'i Çıldırtan WP Yazarı...
09 Eylül 2020 - 14:48 - Güncelleme: 10 Eylül 2020 - 11:10
Özdemir, haberin içeriğine, kimin yazdığına ve ele alınış biçimine bakınca, gülümseyip bir manipülasyon olduğunu düşündüğünü söyleyerek söze başlıyor. Çünkü bu haberi yazan kişi, Özdemir’in yorumuyla; son yıllarda Suudi Arabistan istihbaratıyla ve Suudi Arabistan’la ilgili yazdıkları, haber olan bir isim. Amerika’daki müesses nizamın tam göbeğinde olan bir isim. CIA ile ve çeşitli istihbarat kuruluşlarıyla ilgili yazdığı kitaplar var. Aynı zamanda, Davos gibi büyük zirvelerde moderatörlük de yapan bir isim. David Ignatius. Onu, Türk halkı ‘One minute!’ olayının yaşandığı, meşhur tartışmalı Davos Zirvesi’nden hatırlıyor. Erdoğan ile İsrail devlet başkanının olduğu toplantıyı yöneten moderatördü kendisi. Orada Erdoğan’ın, ‘One minute!’ çıkışını yaptığı gazeteci.
 
Cüneyt Özdemir, David Ignatius’un ne Trump’tan ne de Erdoğan’dan hoşlanmadığını ifade ederek, Suudi Arabistan’ı da çok sevdiğini söylüyor. Suudi Arabistan’ın yeni prensini, yere göğe sığdıramadığından bahsediyor. Bu sebeple, son köşe yazısını da ‘kurgu’ olarak yorumluyor.
 
Köşe yazısının içeriği; ‘İran’a karşı bu kadar tavır alan Amerika Birleşik Devletleri, neden Erdoğan’a karşı tavır almıyor? Çünkü Erdoğan’ın Türkiye’si de aynı.’ Özdemir’e göre; sıradan bir Amerikalı bunu okuduğunda inanabilir, fakat Türkiye’den okuduğunuz zaman amiyane tabirle ‘Oha! Kardeşim’ diyorsunuz. Özdemir burada, “belki birilerinin kafasında, Türkiye’yi İslam Cumhuriyeti yapma fikri vardır ama, Türkiye’nin %50 kemik kitlesinin buna asla izin vermeyeceğini biliyoruz” şeklinde yorum yapıyor.
 
Ignatius’un yazısı şöyle devam ediyor: ‘İran’a karşı bu kadar kararlı davranan Trump yönetimi, bölgesel hegemonya arayan bir başka yayılmacı İslam devletinin, yani Türkiye’nin yükselişini kolaylaştırması ne kadar garip. Türkiye Amerikan dış politikasının ortasındaki fil cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kendi İslamcılığını savunuyor. En son Hamas’lı yöneticilerle görüşmüştü. O yöneticiler de, ABD’nin terörist olarak yorumladığı isimlerdi.’ Yani, Türkiye’nin terörist kabul edilen kişilerle görüştüğü ima ediliyor. Özdemir bunu; “Bu nereden baktığınızla ilgili. Amerika’dan bakınca, Türkiye teröristlerle görüşüyor; ama Türkiye’den bakınca, Amerika da teröristlerle görüşüyor.” şeklinde yorumluyor.
 
‘Belli ki Türkiye ve İran çok farklı yerlerden başlıyor. Türkiye, onlarca yıldır bir Nato ortağı olup, Sovyet Rus gücüne siperlik etti. Aynı zamanda İsrail’in, Müslüman dünyadaki kilit stratejik müttefiğiydi. İran ise, Amerika’nın amansız düşmanı oldu. Ancak Türkiye, Erdoğan döneminde değişti. Yalnızca, İsrail’e karşı büyüyen antipatisinden değil! Bugün Türkiye’nin, Ayetullah’ın İran’ı ile benzerlikleri ürkütücü. Trump yönetiminin, iki ülkeye farklı muamelesi ise sarsıcı. Her ikisi de; Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi birçok Arap ülkesinde ılımlı seslerin yükseldiği zamanda, İslam’ın radikal versiyonlarını zorluyor.’ şeklinde devam eden metni Cüneyt Özdemir kahkaha ile gülerek okuyor. İnanamadığını dile getiren Özdemir; Suudi Arabistan gibi Birleşik Arap Emirlikleri gibi şeriatın kol gezdiği, kadınların araba kullanıyorlar diye bayram yaptığı Arap ülkelerini ılımlı bulup, Türkiye’yi çok radikal diye yorumlamasına şaşırıyor. “İnsanın aklıyla dalga geçmek gibi bir şey ama yazmış adam.” diyor, bu ülkelerin Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine sessiz kaldığını hatırlatarak.
 
Özdemir. haberi okumaya devam ediyor: ‘Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri gibi birçok Arap ülkesindeki ılımlı seslerin, her ikisinin de Osmanlı ve Pers İmparatorlukları’ndaki eski ihtişam için, geriye dönük bir nostaljisi var. Her ikisi de, vekil güçler aracılığıyla istikrarsızlıklarını dışa aktarıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’ni vurmaktan zevk alıyor.’ Yazılanları çok manipülatif  bulan Özdemir, Ignatius’u; “Erdoğan’a düşman olabilirsin, ama gerçekçi bir perspektiften ele almalısın”  diyerek eleştiriyor. “Gören, duyan da sanki İncirlik Üssü’nü, Irak’a taşıdık sanır” şeklinde espri yapıyor.
 
Yazının devamında; Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Amerika’nın Kıbrıs silah ambargosunu kısmen kaldıracağını ve Türkiye’nin güvenlik işbirliğini arttıracağını tweetlemesi hatırlatılıp, Trump yönetiminin Erdoğan’ı desteklemeye devam ettiğine vurgu yapılıyor. Ignatius, James Jeffrey’nin ziyaretine gönderme yapıp, ‘Erdoğan’ın sırrı, Başkan Trump’ın egosunu titizlikle okşaması. Beyaz Saray’la düzenli telefon görüşmeleri yapıyor.’ diye devam ediyor. Sonra da İbrahim Kalın’ın, Biden’ın yorumları için ‘saf cehalet, küstahlık, ikiyüzlülüğe dayanıyor’ dediği tweetine değinerek; ‘Türkiye’ye emir verme günleri sona erdi. Böylece Türkiye, Amerika başkanlık tarafındaki seçimini de göstermiş oldu.’ yorumunu yapıyor Ignatius. Özdemir bu yorumları, çok ittirme, zorlama bulduğunu söylüyor.
 
Ignatius’un köşe yazısı şöyle devam ediyor: ‘Bu yakışıksız bir durum. Ancak bölgesel liderleri daha da endişelendiren, Erdoğan’ın İran benzeri askeri güç projelendirme çabası. Türk haber ajansı TRT’nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir grafik vardı. Hatırlarsanız o grafikte 12 yabancı ülkedeki Türk üslerinden bahsediliyor. Kuzey Kıbrıs, Suriye, Irak, Azerbaycan, Somali, Katar, Afganistan, Arnavutluk, Lübnan, Bosna Hersek, Sudan. Bu liste Erdoğan’ın, Trablus hükümetini desteklemek için, binlerce insana eğitim götürdüğü şeye dahil değil. Yani Erdoğan’ın bölgesel hırsları, analistlerin I. Dünya Savaşı’ndan sonra çizilen Türkiye sınırı ötesinde bir hegemonya arzusu olarak tanımladıkları şeyi yansıtıyor.’ Özdemir yine gülerek “Pardon! Amerika hegemonya şeyleri neyi yansıtıyor? Türkiye’de üs var! Japonya’da üs var! Asya’da üs var! Almanya’da üs var! Amerika Birleşik Devletleri’nin tabii olabilir. Türkiye? Türkiye, emperyalist güçlerin peşinde.” diyerek tiye alıyor. Ardından, inanılmaz, akıl uçurucu bir köşe yazısı olarak değerlendiriyor.
 
Ardından; Erdoğan’ın, birkaç yıl önce konuk ettiği bir Amerikan diplomatın, Türkiye etki alanının, Suriye’deki Halep’le Musul’a kadar uzanması gerektiğini söylediğine dikkat çeken Ignatius; şimdi orada askerler var diyor. ‘Erdoğan, Müslüman dünyasında nüfus ararken, Filistin davasının en gürültülü şampiyonu olarak, İran’a rakip oluyor. Geçen ay İstanbul’da her ikisi de, Amerikan terörist listesinde yer alan iki önemli Hamas liderini konuk etti. Geçen yıl Amerika’nın arabuluculuğuna rağmen, Rus S400 hava savunma sistemini satın aldı. Son haftalarda Doğu Akdeniz’de sondaj şartları için, iki Nato müttefiki olan Yunanistan ve Fransa’ya meydan okudu.’ şeklinde devam ediyor. Acaba neden meydan okuduğumuzu sorgulayan Özdemir; Yunanistan ile Fransa’nın çizdikleri, bize adeta Ege’yi unutun dedikleri harita için olduğuna dikkat çekiyor. Bir kez daha Ignatius’un haksızlığına vurgu yapıyor.
 
‘Birleşik Arap Emirlikleri, Yunanistan’a desteğini göstermek için, 4 savaş uçağı gönderdiğinde bir Türk yetkili; Türk hava sahasına yaklaşmaları halinde onları vurmakla tehdit etti.’ diye devam eden metne Özdemir; Fransa ve Yunanistan’ın Nato üyesi olduğunu hatırlatarak “Niye vurmayalım?, Birleşik Arap Emirlikleri de nereden çıktı?”  diye sorarak tepki gösteriyor. “Adamlar navtex ilan ettiğimiz alana geliyor. Akdeniz’de ne işin var? Sen kimsin Birleşik Arap Emirlikleri?” diyerek tepkisine devam ediyor.
 
Ignatius’a göre; ‘Trump bunun farkında görünmüyor ancak; en sevdiği Ortadoğu ortaklarından ikisi, Birleşik Arap Emirlikleri ve Erdoğan Türkiyesi savaşa yakın! Trump, eski başkan Barack Obama’yı, İran’a karşı yumuşak davrandığı için düzenli olarak kınıyor. Öyleyse neden bölgesel istikrarı tehdit eden Türkiye’yi küçümsüyor?’ Cüneyt Özdemir bu durumu ‘müesses nizam’ diyerek açıklıyor. Yani Özdemir’e göre; şu an Amerika’da Trump’tan nefret eden ve Biden’ı, Obama’yı destekleyen kesim; Türkiye’nin şu anki durumunu Erdoğan’ın hırslarına bağlıyor. Ve Özdemir, Erdoğan’ı sevsek de sevmesek de, Türkiye olarak buna tepki vermemiz gerektiğini savunuyor. Bu meselenin Erdoğan’ın üstünde, bir Türkiye meselesi olduğuna dikkat çekiyor. Ve muhalefetin de bunu söylediğini hatırlatıyor. Erdoğancı olmasak da, Türkiye’ye yapılan bir haksız saldırıda tepki vermemiz gerektiğini tekrarlayarak; Amerika’nın, dünyanın çok büyük ve önemli ülkelerinde birçok üs kurmasına rağmen, Türkiye’nin açtığı üsler nedeniyle hegemonya peşinde koşmakla suçlanmasını eleştiriyor.  
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum

https://www.alexa.com/siteinfo/abdpost.com