Harvard'da COVID-19 Üzerine Çalışan Türk Kızı
Daha bir lise öğrencisiyken GDO’lu gıdalar için tanı kiti geliştiren Eda Erdoğmuş’un hayatı başarılarla dolu. Tam bursla girdiği Johns Hopkins Üniversitesi’nde Kimya ve Moleküler Mühendisliği okuduktan sonra şimdi de Harvard Üniversitesi Laboratuvarları’nda araştırma görevlisi olarak COVID-19 üzerine çalışmalar yapıyor. Bu başarılı Türk kızının öyküsü bugünkü haberimizin konusu.
20 Ağustos 2020 - 10:20
‘GDO’lu Ürün Tanı Kiti’ İcat Etti
Eda için her şey, 10. sınıfta okurken bir akşam yemeğinde, ailesiyle GDO’lu ürünlerin zararlarıyla ilgili yaptıkları bir sohbet ile başlamış. O zaman, bir gıdanın GDO’lu olup olmadığını anında tespit edebilecek basit bir icat olsaydı diye geçirmiş aklından ve bu düşüncesi Eda’yı harekete geçirmiş. Yaptığı araştırmalar neticesinde bulduğu bir kimyasalın diğer gıdalara oranla GDO’lu gıdalarda 200 katı fazla bulunduğunu tespit etmiş. Sonrasında yaptığı çalışmalarla bir solüsyon geliştirip küçük bir şırıngada 5 dakikada GDO’lu ürün tespiti yapabilen bir kit oluşturmuş.
Tam bursla okuduğu Koç Lisesi’ndeki eğitim ve öğretmenlerinden övgü ve minnetle bahseden Eda, buluşundan öğretmenlerine bahsedince onu hem Tübitak yarışmalarına girmeye hem de patent alması için Amerikan Patent Enstitüsü’ne başvurmaya teşvik etmişler ve heyecanlı bir süreçten sonra icadına geçici patent almayı başarmış. O güne kadar üniversitede ne okuması gerektiği konusunda aklı bir hayli karışık olan Eda, mühendislik ya da bilim okumak istediğine o zaman karar vermiş. Yani kendi deyimiyle; “bilimsel yolla kanıt bazlı bir problemi çözen mantalitede ilerlemek” istediğini keşfetmiş.
O dönem, içinde tohumları yeşeren bilimin her alanına sarılma aşkı ile bir dergi çıkarma projesi oluşmuş Eda’nın kafasında. Öğretmenleri ve bilimin farklı dallarıyla ilgilenen arkadaşlarıyla uzay, biyoloji, tıp, kimya… bilim içerikli bir yayın oluşturmuşlar.
JOHNS HOPKINS’e Giriş
Eda, daha ilkokul yıllarından itibaren Amerika’da okumayı hedeflediğinden bahsediyor. Bu sebeple küçüklüğünden beri araştırmalar yaparak işe koyulmuş. Lisede ilk aşama IELTS ve TOEFL sınavlarını vermiş. Sonra, İngilizcesi çok zor olan SAT sınavında 3 kere başarısız olunca, boşa zaman harcadığını farkedip ACT sınavına yönelmiş ve o engeli de aştıktan sonra sıra en zor aşama dediği, kendinizi anlattığınız kompozisyon aşamasına gelmiş.
Eda, 500 kelimeyi aşmayacak bu kompozisyonu yazmanın sınavlardan daha zor ve önemli olduğunu vurguluyor. İlgi alanlarınızı, okul hayatınızı, başarılarınızı kısacası tüm hayatınızı ve hedeflerinizi, hayallerinizi, nasıl bir birey olduğunuzu doğru ve samimi anlatabilmenin onu zorladığını anlatıyor. Bunun için bir yazını harcamış, ‘işte bu tam beni yansıtıyor’ diyebildiği bir kompozisyon yazmış sonunda.
Şehir merkezlerinde bulunan ve geniş araştırma imkanları sunan 15 okuldan oluşan bir liste hazırlamış. Bunlardan sadece 5’inden onay almış ve içlerinden biri de en çok istediği okullardan biri Johns Hopkins olunca buradan mezun kişilere Facebook üzerinden ulaşıp yatakhaneler ve okul hakkında bilgi almış. Ve bu okula kaydını yaptırmış.
Kendini iyi tanıyan Eda, ne istediğini de iyi bildiğinden, şehir dışındaki kasaba ortamlarında yer alan üniversiteleri tercih etmediği gibi, kabul edildiği Kaliforniya’da yer alan üniversiteyi de oranın sosyal ortamına kapılıp, hedefinden sapmaktan korktuğu için tercih etmemiş. Ayrıca Johns Hopkins’in yatakhaneleri hakkında olumsuz yorumlar duyunca kendini tartıp, yapabileceğine kanaat getirip, öylelikle bu okula gelmiş. Herkese, üniversite seçimi yaparken, çok iyi araştırma yapmalarını ve ne istediklerinden emin olmalarını tavsiye ediyor.
Harvard’da, COVID-19 Tanı Kiti Çalışmaları
Johns Hopkins’te son senesinde iş başvuruları yapmaya başlayan Eda, aslında hep akademisyen olmak istediğinden ama öncesinde birkaç sene iş tecrübesi edinmeyi hedeflediğinden bahsediyor. Uzun başvuru sürecinden sonra mühendis olarak bir firmada çalışmaya başlamış; fakat 1 yıl erken mezun olduğu bölümde 3 yıl boyunca, kanser hücrelerinin metastaz örüntüleri üzerine yaptığı laboratuvar çalışmaları nedeniyle bir yanı hep laboratuvarda çalışmak istemiş. Bu sebeple çalışırken bir yandan Harvard, MIT, Yale, UCLA gibi birçok önemli üniversitenin laboratuvarlarına başvuru yapmış. Başka şehirleri tecrübe etmek için de Johns Hopkins’i tercih etmemiş bu sefer. Ardından Harvard’dan mülakata çağırılıp sonrasında kabul edilmiş.
Lise yıllarında yaptığı tanı kitinden sonra, burada da virüs ve hastalıkların yapay zeka uygulamaları ile teşhis ve tespit teknolojileri üzerine bir araştırma laboratuvarında çalışmak onu çok mutlu etmiş. Bir yandan da MIT Üniversitesi’nin Advanced Study Program üyesi olarak mühendislik dersi almaya devam etmiş. İlk zamanlar HIV, HPV, HBV ve Zika virüsü tanı kitleri üzerine çalışırlarken corona pandemisi patlak verince her yer kapanmış. Tam o sırada, doktora yapan başka bir arkadaşıyla bir proje hazırlığında olan Eda bu projenin, COVID-19 virüsüne yönelik olmasına karar vermiş.
Korona tespit kiti oluşturma fikirlerini Harvard’daki profesörüne anlatınca hoca ilk önce yeterli tecrübeleri olmamasından ve virüsün tehlikeli olmasından endişe duymuş ama sonrasında size güveniyorum diyerek destek vermiş. Mart ayından beri bu konu üzerine laboratuvarda yoğun çalıştığını anlatıyor Eda.
Amacı, PCR testleri kadar güvenilir; kullanımı antikor testleri kadar basit olan, pratik ve hızlı bir tanı kiti geliştirmek.
KAYNAK: Kariyer Kılavuzu
Eda için her şey, 10. sınıfta okurken bir akşam yemeğinde, ailesiyle GDO’lu ürünlerin zararlarıyla ilgili yaptıkları bir sohbet ile başlamış. O zaman, bir gıdanın GDO’lu olup olmadığını anında tespit edebilecek basit bir icat olsaydı diye geçirmiş aklından ve bu düşüncesi Eda’yı harekete geçirmiş. Yaptığı araştırmalar neticesinde bulduğu bir kimyasalın diğer gıdalara oranla GDO’lu gıdalarda 200 katı fazla bulunduğunu tespit etmiş. Sonrasında yaptığı çalışmalarla bir solüsyon geliştirip küçük bir şırıngada 5 dakikada GDO’lu ürün tespiti yapabilen bir kit oluşturmuş.
Tam bursla okuduğu Koç Lisesi’ndeki eğitim ve öğretmenlerinden övgü ve minnetle bahseden Eda, buluşundan öğretmenlerine bahsedince onu hem Tübitak yarışmalarına girmeye hem de patent alması için Amerikan Patent Enstitüsü’ne başvurmaya teşvik etmişler ve heyecanlı bir süreçten sonra icadına geçici patent almayı başarmış. O güne kadar üniversitede ne okuması gerektiği konusunda aklı bir hayli karışık olan Eda, mühendislik ya da bilim okumak istediğine o zaman karar vermiş. Yani kendi deyimiyle; “bilimsel yolla kanıt bazlı bir problemi çözen mantalitede ilerlemek” istediğini keşfetmiş.
O dönem, içinde tohumları yeşeren bilimin her alanına sarılma aşkı ile bir dergi çıkarma projesi oluşmuş Eda’nın kafasında. Öğretmenleri ve bilimin farklı dallarıyla ilgilenen arkadaşlarıyla uzay, biyoloji, tıp, kimya… bilim içerikli bir yayın oluşturmuşlar.
JOHNS HOPKINS’e Giriş
Eda, daha ilkokul yıllarından itibaren Amerika’da okumayı hedeflediğinden bahsediyor. Bu sebeple küçüklüğünden beri araştırmalar yaparak işe koyulmuş. Lisede ilk aşama IELTS ve TOEFL sınavlarını vermiş. Sonra, İngilizcesi çok zor olan SAT sınavında 3 kere başarısız olunca, boşa zaman harcadığını farkedip ACT sınavına yönelmiş ve o engeli de aştıktan sonra sıra en zor aşama dediği, kendinizi anlattığınız kompozisyon aşamasına gelmiş.
Eda, 500 kelimeyi aşmayacak bu kompozisyonu yazmanın sınavlardan daha zor ve önemli olduğunu vurguluyor. İlgi alanlarınızı, okul hayatınızı, başarılarınızı kısacası tüm hayatınızı ve hedeflerinizi, hayallerinizi, nasıl bir birey olduğunuzu doğru ve samimi anlatabilmenin onu zorladığını anlatıyor. Bunun için bir yazını harcamış, ‘işte bu tam beni yansıtıyor’ diyebildiği bir kompozisyon yazmış sonunda.
Şehir merkezlerinde bulunan ve geniş araştırma imkanları sunan 15 okuldan oluşan bir liste hazırlamış. Bunlardan sadece 5’inden onay almış ve içlerinden biri de en çok istediği okullardan biri Johns Hopkins olunca buradan mezun kişilere Facebook üzerinden ulaşıp yatakhaneler ve okul hakkında bilgi almış. Ve bu okula kaydını yaptırmış.
Kendini iyi tanıyan Eda, ne istediğini de iyi bildiğinden, şehir dışındaki kasaba ortamlarında yer alan üniversiteleri tercih etmediği gibi, kabul edildiği Kaliforniya’da yer alan üniversiteyi de oranın sosyal ortamına kapılıp, hedefinden sapmaktan korktuğu için tercih etmemiş. Ayrıca Johns Hopkins’in yatakhaneleri hakkında olumsuz yorumlar duyunca kendini tartıp, yapabileceğine kanaat getirip, öylelikle bu okula gelmiş. Herkese, üniversite seçimi yaparken, çok iyi araştırma yapmalarını ve ne istediklerinden emin olmalarını tavsiye ediyor.
Harvard’da, COVID-19 Tanı Kiti Çalışmaları
Johns Hopkins’te son senesinde iş başvuruları yapmaya başlayan Eda, aslında hep akademisyen olmak istediğinden ama öncesinde birkaç sene iş tecrübesi edinmeyi hedeflediğinden bahsediyor. Uzun başvuru sürecinden sonra mühendis olarak bir firmada çalışmaya başlamış; fakat 1 yıl erken mezun olduğu bölümde 3 yıl boyunca, kanser hücrelerinin metastaz örüntüleri üzerine yaptığı laboratuvar çalışmaları nedeniyle bir yanı hep laboratuvarda çalışmak istemiş. Bu sebeple çalışırken bir yandan Harvard, MIT, Yale, UCLA gibi birçok önemli üniversitenin laboratuvarlarına başvuru yapmış. Başka şehirleri tecrübe etmek için de Johns Hopkins’i tercih etmemiş bu sefer. Ardından Harvard’dan mülakata çağırılıp sonrasında kabul edilmiş.
Lise yıllarında yaptığı tanı kitinden sonra, burada da virüs ve hastalıkların yapay zeka uygulamaları ile teşhis ve tespit teknolojileri üzerine bir araştırma laboratuvarında çalışmak onu çok mutlu etmiş. Bir yandan da MIT Üniversitesi’nin Advanced Study Program üyesi olarak mühendislik dersi almaya devam etmiş. İlk zamanlar HIV, HPV, HBV ve Zika virüsü tanı kitleri üzerine çalışırlarken corona pandemisi patlak verince her yer kapanmış. Tam o sırada, doktora yapan başka bir arkadaşıyla bir proje hazırlığında olan Eda bu projenin, COVID-19 virüsüne yönelik olmasına karar vermiş.
Korona tespit kiti oluşturma fikirlerini Harvard’daki profesörüne anlatınca hoca ilk önce yeterli tecrübeleri olmamasından ve virüsün tehlikeli olmasından endişe duymuş ama sonrasında size güveniyorum diyerek destek vermiş. Mart ayından beri bu konu üzerine laboratuvarda yoğun çalıştığını anlatıyor Eda.
Amacı, PCR testleri kadar güvenilir; kullanımı antikor testleri kadar basit olan, pratik ve hızlı bir tanı kiti geliştirmek.
KAYNAK: Kariyer Kılavuzu
YORUMLAR