NASA'ya Öğrenci Yetiştiren Türk: Oğuzhan Köse
Bugün çok idealist bir öğretmen olan Oğuzhan Hoca’nın hikayesi herkesi gururlandıracak. Kendisi Amerika’da eğitim almadığı halde, bugün NASA’da çalışabilecekken, o yurdunu terketmeyip, kendini birçok devlet lisesi öğrencisini NASA’daki yarışmalara hazırlamaya adamış bir bilimadamı. Ve birçok öğrencisinin de Silikon Vadisi’ndeki büyük teknoloji şirketlerine girmesine yardımcı olan bir öğretmen.
03 Ekim 2020 - 12:15
İzmir’de yaşayan Oğuzhan Köse bir astronom. Özel bir okulda bilim danışmanlığı yapmakta. Yaratıcı programlar koordinatörlüğü de yapıyor. Aynı zamanda okulun gözlem evi sorumlusu.
Bilim Aşkı
Küçükken her şeyi kurcalayıp söken, meraklı biri olduğundan bahseden Oğuzhan Hoca, babasının aldığı bilim teknik dergileri sayesinde bilime olan ilgisini keşfetmiş. Anadolu Lisesi mezunu. Okuldaki fizik hocasının tavsiyesiyle üniversitede uzay bilimleri bölümünü seçmiş. Bütün arkadaşları tıp, mühendislik gibi alanları seçerken bu pek de bilinmeyen alanı seçmesinin babasını hoşnut etmediğini söyleyen Oğuzhan Hoca, ilk sene kazandığı halde gitmemiş. Ancak ikinci sene babasına bilim okumak istediğini dikte ederek, Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’ne girmiş.
Evet, özel okullarda imkanlar daha fazla olduğu için böyle puanı yüksek bölümlere girmek konusunda avantaj sağlıyor; ancak kesinlikle şart da değil Oğuzhan Köse’nin görüşüne göre. Yani bu tür bölümleri kazanmak özel okul ayrıcalığı değil.
Herkes Tıp veya Mühendislik Okumak Zorunda Değil!
Ülkemizde yanlış anlaşılan bir konuya açıklık getiriyor Köse: “Aslında doğa ve fen bilimleri bölümlerine başarılı öğrenciler seçilip, bu alanlar destekleniyor. Tıp ve mühendislik gibi bölümleri alttan besleyecek olan bölüm doğa bölümleridir. Fakat ülkemizde bilim okumak nedense tercih edilmeyip, herkes tıp ya da mühendislik alanlarına kayıyor ve aileler de öyle olsun istiyor. Oysa Amerika’da çıkan ‘genious’ ‘dahi çocuk’ haberlerinin hiçbirinde ‘14 yaşında tıp okudu’ ya da ‘14 yaşında mühendislik okudu’ diye bir şey duymadık. Hepsi 14 yaşında bilim matematik ya da fizik okumayı seçiyor.” diyor.
Ege Üniversitesi’nde Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü 1963 yılında Abdullah Kızılırmak tarafından kurulmuş. Öncesinde matematik bölümünün içinde bir kürsü iken, Abdullah Hoca sayesinde bir bölüme dönüşmüş ve sonrasında eşiyle birlikte gözlemevini kurmuşlar. Ağırlıklı olarak matematik ve fizik eğitimi veren bir bölüm. Zor bir bölüm olmasına rağmen yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü puanı düşük bir bölüm. Kendisi mühendislik bölümlerine puanı yettiği halde içindeki bilim aşkıyla bu bölümü seçmiş ve aldığı puanın 30 puan altında bir puan isteyen bölümdü diye bahsediyor Oğuzhan Hoca. Ülkemizde bilime yönelen az insan var herkes doktor ya da mühendis olmak istiyor. Bu sebeple de bölüm zorluk derecesine göre hakettiği puanı istemiyor.
Ayrı ayrı bölüm hocalarından matematik, fizik, kimya dersleri aldıkları için hiç boş vakti olmayan, gerçekten zor bir bölüm diye bahsediyor astronomi ve uzay bilimlerinden. O sebeple seçecek arkadaşlara çok zor bir bölüm olduğunu tekrar hatırlatıyor. Puanı düşük olduğu için girmesi kolay, çıkması çok zor ve az mezun veren bir bölüm diye bilgi veriyor. Giren öğrencinin de mutlaka akademik kariyer düşünmesini öneriyor.
Devlette Okuyup Bilime Meraklı Olan Öğrenciler Kendilerini Nasıl Geliştirebilir?
Şimdiki öğrencilerin çok şanslı olduğunu belirten Oğuzhan Hoca, çünkü internet var diyor. Yaşadığı güzel bir örneği anlatıyor: Tekirdağ’dan Emre isminde bir lise öğrencisi kendisine ulaşıp sponsor bulduğunu, 50.000 lirası olduğunu ve bir teleskop alıp okula gözlemevi kurmak istediğini söylemiş. Oğuzhan Hoca da internetten araştırıp onlara uygun teleskobu aldırmış fakat kurulumu maliyetli olacağı için kendisi telefonda tarif etmiş ve Emre de teleskobu tek başına kurmayı başarmış. Yaşadığı bu örnek, hocayı çok mutlu etmiş ve heyecanlandırmış. İşte size devlet okulundan müthiş bir örnek diye ifade ediyor bu durumu.
NASA’ya Girebilecekken Türkiye’de Kalmayı Seçti
Okulunun gözlemevi, NASA’nın ‘Museum Alliance’ üyesi. Yani NASA ile devamlı iletişim halindeler ve karşılıklı etkinlikler gönderiyorlar. Öğrencilerin çalışmalarını gönderiyorlar, NASA da değişik çalışmaları gönderiyor. Türk çalışanlardan özellikle Umut Yıldız ile görüştüklerini söylüyor Oğuzhan Hoca. Umut Yıldız’ı mütevazi bir insan ve kendisini, uzay bilimlerini insanlara sevdirmeye adamış biri olarak tanımlıyor. Öğrenciler için bir rol model diyor.
Geçmiş senelerde NASA’nın ‘Human in Space Art’ isimli bir yarışmasına katıldıklarından bahseden Oğuzhan Hoca, burada bir dünya derecesi aldıklarını gururla söylüyor. Değerlendirme süreci 2 yıl süren bir etkinlik olmuş. Orkestral kategoride dünya ikincisi olmuşlar. Birinci olan ekibin Almanya’dan 23 kişilik bir orkestra olduğuna, oysa ki bizim ekibin tek başına bir çocuktan ibaret olduğuna dikkat çekiyor.
Öğrencisi Doruk, bir orkestra yerine piyanonun zaten tek başına orkestra olduğu tezini savunmuş ve NASA da onu haklı bulmuş. Öyle bir eser yazmış ki yarışmaya göndermeden önce tüm öğrencilere gözleri kapalı dinletildiğinde ne hissettikleri sorulmuş. Hepsi karanlık bir yerde olduklarını söylemişler. Gerçekten de Doruk, yaptığı besteyle güneş sistemini yutan bir kara delik hikayesi anlatıyormuş. Bilimin sanatla birleştiği bu yarışmada ikinci olmak büyük başarı. Bunun yanında, animasyon kategorisinde de dünya ikinciliği ve genel kategoride de dünya birinciliği almışlar.
Sanat ve bilimin birleştiği bu yarışmanın çocuklar üzerinde çok olumlu etki yarattığını görünce kendisi de anaokulu öğrencileri arasında böyle bir yarışma düzenlemeye karar vermiş. Anaokulu öğrencileri okulun belirlediği temada bir resim çizsinler ve bunları hem bilimsel hem sanatsal alanda kariyerleri olan insanlar değerlendirsin istemişler. Umut Yıldız’a da jüri üyesi olarak katılır mısınız diye sorunca olumlu cevap aldıklarını anlatıyor Oğuzhan Hoca.
Resim konusu ise, ‘Uzayda 1 yıl geçirseydin neler yapardın?’ Umut Yıldız ve o zamanlar Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Kürsü Başkanı olan Varol Keskin gibi isimler resimleri değerlendirmişler. Umut Yıldız’ın görüntülü mesajlarla çocuklara destek verdiğini belirtiyor. İleride belki o 300 çocuğun arasından bir tanesi daha NASA’ya gidebilir umudu taşıyorlar. Yani oradaki minik bir kıvılcımı arıyorlar. Bu arada düzenledikleri tüm etkinliklerin Türkiye genelindeki tüm devlet okullarına açık olduğunu dipnot olarak ekliyor Oğuzhan Hoca.
Aileler Neler Yapabilir?
Türkiye’ de maalesef astronomi ve astrolojinin çok karıştırıldığını hatırlatan Oğuzhan Köse, astronom olduğunu söylediğinde bilen anlayan çok az insan olduğunu, fal mı bakıyorsun sorusuyla çok karşılaştığını söylüyor. Oysaki Avrupa ve özellikle Amerika’da ise çok itibarlı bir meslek diyor. Zaten bilimadamı olmak, itibarı yüksek bir iş diye belirtiyor. Astrofiziğin de bunların en tepesinde yer aldığı bilgisini paylaşıyor.
Maalesef Türkiye’de matematik, fen alanları okunduktan sonra formasyon alıp öğretmen olma çabası olduğunu gözlemleyen Oğuzhan Hoca, keşke direkt eğitim fakültelerine gitseler diyor. Yani bilim alanlarını boşa okuyup zaman harcanmaması aksine bu bölümlerden sonra mutlaka akademik kariyer yolunda ilerlenmesi gerektiği görüşünü yineliyor.
Sevdiğiniz işi yaptığınız sürece çalıştığınızı anlamazsınız diyen hoca, bu yolu seçtiyseniz uzun ve zor olmasından korkmayın diyor. Profesörlük mertebesinin dünyada çok saygın bir makam ve bir kadro olduğuna işaret ediyor. Ve çocuklara mutlaka yurtdışını hedeflemelerini öğütlüyor. Lisans ya da lisansüstü mutlaka yurtdışını hedefleyin diyor. Tübitak’ın yarışmalarına ya da yurtdışında açılan online yarışmalara katılabilirsiniz diyor. İnternetin herkesi eşitlediğini hatırlatıyor. Bu konularda hocalarınızdan da destek alabileceğinizi belirtiyor. Mesela, kendi okullarından bir öğrenci Tuan Dolmen, Google’ın bir yarışmasında ‘Google Science Fair’de ödül almış ve Columbia Üniversitesi’nde tam burs kazanmış.
Kendisine ulaşmak isteyen tüm öğrenciler Linkedin’den ya da Instagram’daki ‘wavescosmos’ hesabından ulaşabilirler. Yardıma çok açık olduğunu vurguluyor.
KAYNAK: Kariyer Kılavuzu
Bilim Aşkı
Küçükken her şeyi kurcalayıp söken, meraklı biri olduğundan bahseden Oğuzhan Hoca, babasının aldığı bilim teknik dergileri sayesinde bilime olan ilgisini keşfetmiş. Anadolu Lisesi mezunu. Okuldaki fizik hocasının tavsiyesiyle üniversitede uzay bilimleri bölümünü seçmiş. Bütün arkadaşları tıp, mühendislik gibi alanları seçerken bu pek de bilinmeyen alanı seçmesinin babasını hoşnut etmediğini söyleyen Oğuzhan Hoca, ilk sene kazandığı halde gitmemiş. Ancak ikinci sene babasına bilim okumak istediğini dikte ederek, Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’ne girmiş.
Evet, özel okullarda imkanlar daha fazla olduğu için böyle puanı yüksek bölümlere girmek konusunda avantaj sağlıyor; ancak kesinlikle şart da değil Oğuzhan Köse’nin görüşüne göre. Yani bu tür bölümleri kazanmak özel okul ayrıcalığı değil.
Herkes Tıp veya Mühendislik Okumak Zorunda Değil!
Ülkemizde yanlış anlaşılan bir konuya açıklık getiriyor Köse: “Aslında doğa ve fen bilimleri bölümlerine başarılı öğrenciler seçilip, bu alanlar destekleniyor. Tıp ve mühendislik gibi bölümleri alttan besleyecek olan bölüm doğa bölümleridir. Fakat ülkemizde bilim okumak nedense tercih edilmeyip, herkes tıp ya da mühendislik alanlarına kayıyor ve aileler de öyle olsun istiyor. Oysa Amerika’da çıkan ‘genious’ ‘dahi çocuk’ haberlerinin hiçbirinde ‘14 yaşında tıp okudu’ ya da ‘14 yaşında mühendislik okudu’ diye bir şey duymadık. Hepsi 14 yaşında bilim matematik ya da fizik okumayı seçiyor.” diyor.
Ege Üniversitesi’nde Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü 1963 yılında Abdullah Kızılırmak tarafından kurulmuş. Öncesinde matematik bölümünün içinde bir kürsü iken, Abdullah Hoca sayesinde bir bölüme dönüşmüş ve sonrasında eşiyle birlikte gözlemevini kurmuşlar. Ağırlıklı olarak matematik ve fizik eğitimi veren bir bölüm. Zor bir bölüm olmasına rağmen yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü puanı düşük bir bölüm. Kendisi mühendislik bölümlerine puanı yettiği halde içindeki bilim aşkıyla bu bölümü seçmiş ve aldığı puanın 30 puan altında bir puan isteyen bölümdü diye bahsediyor Oğuzhan Hoca. Ülkemizde bilime yönelen az insan var herkes doktor ya da mühendis olmak istiyor. Bu sebeple de bölüm zorluk derecesine göre hakettiği puanı istemiyor.
Ayrı ayrı bölüm hocalarından matematik, fizik, kimya dersleri aldıkları için hiç boş vakti olmayan, gerçekten zor bir bölüm diye bahsediyor astronomi ve uzay bilimlerinden. O sebeple seçecek arkadaşlara çok zor bir bölüm olduğunu tekrar hatırlatıyor. Puanı düşük olduğu için girmesi kolay, çıkması çok zor ve az mezun veren bir bölüm diye bilgi veriyor. Giren öğrencinin de mutlaka akademik kariyer düşünmesini öneriyor.
Devlette Okuyup Bilime Meraklı Olan Öğrenciler Kendilerini Nasıl Geliştirebilir?
Şimdiki öğrencilerin çok şanslı olduğunu belirten Oğuzhan Hoca, çünkü internet var diyor. Yaşadığı güzel bir örneği anlatıyor: Tekirdağ’dan Emre isminde bir lise öğrencisi kendisine ulaşıp sponsor bulduğunu, 50.000 lirası olduğunu ve bir teleskop alıp okula gözlemevi kurmak istediğini söylemiş. Oğuzhan Hoca da internetten araştırıp onlara uygun teleskobu aldırmış fakat kurulumu maliyetli olacağı için kendisi telefonda tarif etmiş ve Emre de teleskobu tek başına kurmayı başarmış. Yaşadığı bu örnek, hocayı çok mutlu etmiş ve heyecanlandırmış. İşte size devlet okulundan müthiş bir örnek diye ifade ediyor bu durumu.
NASA’ya Girebilecekken Türkiye’de Kalmayı Seçti
Okulunun gözlemevi, NASA’nın ‘Museum Alliance’ üyesi. Yani NASA ile devamlı iletişim halindeler ve karşılıklı etkinlikler gönderiyorlar. Öğrencilerin çalışmalarını gönderiyorlar, NASA da değişik çalışmaları gönderiyor. Türk çalışanlardan özellikle Umut Yıldız ile görüştüklerini söylüyor Oğuzhan Hoca. Umut Yıldız’ı mütevazi bir insan ve kendisini, uzay bilimlerini insanlara sevdirmeye adamış biri olarak tanımlıyor. Öğrenciler için bir rol model diyor.
Geçmiş senelerde NASA’nın ‘Human in Space Art’ isimli bir yarışmasına katıldıklarından bahseden Oğuzhan Hoca, burada bir dünya derecesi aldıklarını gururla söylüyor. Değerlendirme süreci 2 yıl süren bir etkinlik olmuş. Orkestral kategoride dünya ikincisi olmuşlar. Birinci olan ekibin Almanya’dan 23 kişilik bir orkestra olduğuna, oysa ki bizim ekibin tek başına bir çocuktan ibaret olduğuna dikkat çekiyor.
Öğrencisi Doruk, bir orkestra yerine piyanonun zaten tek başına orkestra olduğu tezini savunmuş ve NASA da onu haklı bulmuş. Öyle bir eser yazmış ki yarışmaya göndermeden önce tüm öğrencilere gözleri kapalı dinletildiğinde ne hissettikleri sorulmuş. Hepsi karanlık bir yerde olduklarını söylemişler. Gerçekten de Doruk, yaptığı besteyle güneş sistemini yutan bir kara delik hikayesi anlatıyormuş. Bilimin sanatla birleştiği bu yarışmada ikinci olmak büyük başarı. Bunun yanında, animasyon kategorisinde de dünya ikinciliği ve genel kategoride de dünya birinciliği almışlar.
Sanat ve bilimin birleştiği bu yarışmanın çocuklar üzerinde çok olumlu etki yarattığını görünce kendisi de anaokulu öğrencileri arasında böyle bir yarışma düzenlemeye karar vermiş. Anaokulu öğrencileri okulun belirlediği temada bir resim çizsinler ve bunları hem bilimsel hem sanatsal alanda kariyerleri olan insanlar değerlendirsin istemişler. Umut Yıldız’a da jüri üyesi olarak katılır mısınız diye sorunca olumlu cevap aldıklarını anlatıyor Oğuzhan Hoca.
Resim konusu ise, ‘Uzayda 1 yıl geçirseydin neler yapardın?’ Umut Yıldız ve o zamanlar Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Kürsü Başkanı olan Varol Keskin gibi isimler resimleri değerlendirmişler. Umut Yıldız’ın görüntülü mesajlarla çocuklara destek verdiğini belirtiyor. İleride belki o 300 çocuğun arasından bir tanesi daha NASA’ya gidebilir umudu taşıyorlar. Yani oradaki minik bir kıvılcımı arıyorlar. Bu arada düzenledikleri tüm etkinliklerin Türkiye genelindeki tüm devlet okullarına açık olduğunu dipnot olarak ekliyor Oğuzhan Hoca.
Aileler Neler Yapabilir?
Türkiye’ de maalesef astronomi ve astrolojinin çok karıştırıldığını hatırlatan Oğuzhan Köse, astronom olduğunu söylediğinde bilen anlayan çok az insan olduğunu, fal mı bakıyorsun sorusuyla çok karşılaştığını söylüyor. Oysaki Avrupa ve özellikle Amerika’da ise çok itibarlı bir meslek diyor. Zaten bilimadamı olmak, itibarı yüksek bir iş diye belirtiyor. Astrofiziğin de bunların en tepesinde yer aldığı bilgisini paylaşıyor.
Maalesef Türkiye’de matematik, fen alanları okunduktan sonra formasyon alıp öğretmen olma çabası olduğunu gözlemleyen Oğuzhan Hoca, keşke direkt eğitim fakültelerine gitseler diyor. Yani bilim alanlarını boşa okuyup zaman harcanmaması aksine bu bölümlerden sonra mutlaka akademik kariyer yolunda ilerlenmesi gerektiği görüşünü yineliyor.
Sevdiğiniz işi yaptığınız sürece çalıştığınızı anlamazsınız diyen hoca, bu yolu seçtiyseniz uzun ve zor olmasından korkmayın diyor. Profesörlük mertebesinin dünyada çok saygın bir makam ve bir kadro olduğuna işaret ediyor. Ve çocuklara mutlaka yurtdışını hedeflemelerini öğütlüyor. Lisans ya da lisansüstü mutlaka yurtdışını hedefleyin diyor. Tübitak’ın yarışmalarına ya da yurtdışında açılan online yarışmalara katılabilirsiniz diyor. İnternetin herkesi eşitlediğini hatırlatıyor. Bu konularda hocalarınızdan da destek alabileceğinizi belirtiyor. Mesela, kendi okullarından bir öğrenci Tuan Dolmen, Google’ın bir yarışmasında ‘Google Science Fair’de ödül almış ve Columbia Üniversitesi’nde tam burs kazanmış.
Kendisine ulaşmak isteyen tüm öğrenciler Linkedin’den ya da Instagram’daki ‘wavescosmos’ hesabından ulaşabilirler. Yardıma çok açık olduğunu vurguluyor.
KAYNAK: Kariyer Kılavuzu
YORUMLAR