Ünlü gazeteciler Barış Pehlivan ve Duygu Demirdağ ABD'de: Muhalefet cephesinde bazı sorunlar var!
Türkiye’nin önde gelen gazetecileri Barış Pehlivan ile Duygu Demirdağ, ABD'deki söyleşi turunda Drom NYC'de Türkiye'nin gerçeklerini konuştu. Türkiye'nin en büyük sorunlarının adalet, eğitim ve ekonomi olduğuna vurgu yapılan söyleşide, iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkilerdeki gerginliklere dikkat çekildi. Söyleşide siyasetçilerin halkın gerçek sorunlarına odaklanmaları gerektiği de vurgulandı.
Türkiye'nin önemli gazetecileri Duygu Demirdağ ve Barış Pehlivan, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) söyleşi turuna devam ediyor.
1 Aralık'ta Boston'da söyleşiye katılan ikili, dün ise New York'ta Drom NYC'de Türk Amerikan toplumuyla buluştu.
Çok sayıda kişinin katıldığı söyleşiyi ABDPost.com New York Temcilsici Özlem Özgüt Yörekli de takip etti.
Türkiye’nin siyaseti üzerine uzun yıllardır aktif olan gazeteci Barış Pehlivan, siyaset ve gazetecilik üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin son dönemdeki en önemli meselelerinin adalet, eğitim ve ekonomi olduğunu belirten Pehlivan, bu üç konunun birbirine bağlı olduğunu ifade etti.
'ADALET SAĞLANMAZSA...'
Pehlivan, adaletin toplumun temeli olduğunu vurgulayarak eğitim ve ekonomi ile doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. "Türkiye’nin en acil çözülmesi gereken sorunu adalet" diyen Pehlivan, adaletin sağlanamadığı bir ortamda eğitim ve ekonominin de sağlıklı bir şekilde ilerleyemeyeceğini dile getirdi.
Prof. Dr. Selçuk Şirin ve yeni gözde mekanlardan 'Atölye'nin yöneticileri de söyleşiye katılan isimler arasında yer aldı.
Sokakta en çok cezaevlerine yönelik af yasasıyla ilgili sorular aldığını belirten Pehlivan, son dönemde iktidar içinde farklı görüşlerin olduğu bu konu hakkında çok sayıda tartışmanın yaşandığını kaydetti. Pehlivan, Türkiye’nin siyasi dengeleri açısından cezaevleriyle ilgili yapılacak düzenlemenin önemine dikkat çekti.
'AKP-MHP ARASINDAKİ İLİŞKİ GERGİNLEŞTİ'
Türkiye’nin siyasetteki en önemli dinamiklerinden birini oluşturan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı arasındaki ilişkileri de değerlendiren Pehlivan, özellikle Cumhur İttifakı’nın AKP ve MHP arasındaki evlilik benzeri ilişkisinin artık gerginleştiğini söyledi. Erdoğan ve Bahçeli arasındaki ilişkinin birbirini sevmeseler de ayrılamayacak kadar iç içe geçmiş olduğunu belirten Pehlivan, son dönemde Bahçeli’nin sesini yükseltmeye başladığını ve bu gerginliğin daha da artabileceğini ifade etti.
Öte yandan muhalefet cephesindeki ilişkilerde de iç çekişmeler olduğunu dile getiren Pehlivan, özellikle Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki gerilimlerin, halkın sorunlarına çözüm üretmektense birbirlerine çelme takmalarına neden olduğunu söyledi. Pehlivan, bu iç çekişmelerin halk nezdinde olumsuz bir izlenim oluşturduğunu ve muhalefetin sorunlara odaklanması gerektiğini vurguladı.
'KORKUYORUM AMA CESARET GÖSTERMEK ÖNEMLİ'
Gazetecilik hayatında pek çok bedel ödediklerini ancak buna rağmen mücadeleye devam ettiklerini belirten Pehlivan, cesaretin korkuya rağmen hareket edebilme gücü olduğunu söyledi. "Korkuyorum, evet ama korkuya teslim olmadan cesaret gösterebilmek önemli" diyen Pehlivan, gazeteciliğin zorluklarını ve korku ile cesaretin nasıl bir arada var olabileceğini anlattı.
Derya Taşkın, Sezgin Baran Korkmaz da katılanlar arasında yer aldı.
Pehlivan, Türkiye’nin siyasetinin, tarihindeki büyük mücadelelerle şekillendiğini hatırlatarak, Cumhuriyet’in 100. yılına yaklaşırken, geçmişte bedel ödeyen isimlerin mücadelesine olan borçlarını unutmamaları gerektiğini belirtti. "Bizim Cumhuriyet’e ve geleceğimize borcumuz var" diyen Pehlivan, bu borcu ödemek için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.
Söyleşiden sonra soru-cevap kısmı yapılmadı. Pehlivan ve Demirdağ, vatandaşların yanına inerek sohbet etti ve fotoğraf çektirdi.
İŞTE O SÖYLEŞİDEN ÖNE ÇIKANLAR...
Barış Pehlivan: Şimdiye kadar yüzlerce söyleşi verdim, ama burada olmak gerçekten heyecan verici. Türkiye’nin en çok tartışılan meselelerine dair birkaç şey paylaşmak istiyorum. Bir buçuk saatlik süre zarfında kafalarınızdaki soru işaretlerini gidermeye çalışacağız.
Duygu Demirdağ: Yine de seni görünce herhalde yolda çevirip en çok siyaset soruyorlardır. Yakın dönem Türkiye siyasetinde şunu da göreceksin, sakın şaşırma Duygu dersen nasıl devam edersin?
Barış Pehlivan: Türkiye’nin en önemli sorunları bence adalet, eğitim ve ekonomi. Bu üç konu birbirine bağlı, bir bakıma birleşik kaplar gibi. Özellikle adalet meselesi, ülkemizin en acil çözülmesi gereken konularından biri. Eğitim ve ekonomi de çok önemli çünkü bunlar birbirini etkileyen unsurlar. Adalet, toplumun temeli. Eğitim ve ekonomi de adaletle doğrudan bağlantılı.
Göçmenlik Avukatı Emine Karakaşlıoğlu da söyleşiyi dinleyenler arasında yer aldı.
Duygu Demirdağ: Sokakta en çok siyasetle ilgili size ne soruluyor?
Barış Pehlivan: Sokakta çok fazla siyasetle ilgili soru alıyorum, özellikle son dönemdeki gelişmeler hakkında insanlar meraklı. Türkiye’nin birçok sorunu var ve bu sorunların siyasi dengeleri nasıl etkileyeceği önemli. Ancak yakın dönemde en fazla tartışılacak konu, cezaevlerine yönelik bir af yasası olabilir. Şu anda bununla ilgili hazırlıklar yapılıyor ve iktidar içinde bile farklı görüşler var. Genel af konusu hem olumlu hem olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu meselenin zamanla ısındığını göreceksiniz.
Duygu Demirdağ: Aslında dün biz Boston'daydık, turumuza oradan başladık ve ilginç bir şey söyledi. Siyaset denklemi içinde bazen okuyamıyoruz ya da çok günlük okumalar yapabiliyoruz. Bunu hem iktidar hem de muhalefet içinde soracağım. Birbirleri arasındaki iletişimi nasıl görüyorsun? Siyasetteki iletişimde liderler arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? İktidar ve muhalefet arasındaki iletişim nasıl?
Drom NYC'nin sahibi iş insanı Serdar İlhan, söyleşilerin devam edeceğini kaydetti.
Barış Pehlivan: Türkiye’de şu anda iki ana blok var: Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı. Cumhur İttifakı’nı AKP ve MHP arasında bir evlilik gibi düşünebilirsiniz. Ancak bu evlilik, bir süre sonra birbirini sevmeyen ancak boşanamayan bir ilişkiye dönüştü. Erdoğan ve Bahçeli arasındaki ilişkiyi, birbirini sevmeseler de ayrılamayan iki kişi gibi tanımlayabilirim. Her iki taraf da bu ilişkiden ayrılamaz bir noktada. Erdoğan, başka bir kapı bulamayacak durumda. Bahçeli ise kazandığı prestij ve kaynaklar nedeniyle bu ilişkiden ayrılmak istemiyor. Ancak son zamanlarda Bahçeli’nin sesini yükseltmeye başladığını görüyoruz. Erdoğan bazen farklı ittifaklara göz kırpsa da, Bahçeli bu durumu iyi okuyor ve kendi stratejisini geliştiriyor.
Duygu Demirdağ: Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir kopma yaşanabilir mi?
Barış Pehlivan: Şu anda bir kopma yaşanmaz ama ilişkiler daha da gerginleşebilir. Erdoğan ve Bahçeli arasında son dönemde, özellikle bazı kararlar ve açıklamalarla ilgili gerilimler var. Bahçeli, sürekli dışlanmaya çalışılan bir partner gibi hissediyor. Erdoğan’ın dışarıya göz kırpması, Bahçeli’yi rahatsız ediyor. Ancak bu evliliği bitirmek, her iki taraf için de çok riskli. Çünkü birbirlerinin sırtını sıvazladıkları çok hassas noktalar var.
Duygu Demirdağ: Muhalefet tarafına gelecek olursak, liderler arası ilişkilerde nasıl bir durum söz konusu?
Barış Pehlivan: Muhalefet cephesinde de bazı sorunlar var. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında bazen kamuya yansımayan bir çelme atma durumu yaşanıyor. Bu da siyasetin gündelik dinamiklerini zorlaştırıyor. Özgür Özel, bazen Erdoğan’a moral veren bir tavır sergileyebiliyor. Bu da Erdoğan’a ciddi bir zaman kazandırıyor. Ancak bu ilişki, birbirini anlamadıkları bir noktaya ulaşmış durumda.
Duygu Demirdağ: Bu durum, siyasi partiler arasındaki ilişkilerde nasıl bir sonuç doğurur?
Barış Pehlivan: Bu tür iç çekişmeler, Türkiye’nin siyasetini daha da karmaşık hale getirebilir. Partiler, sürekli birbirlerine çelme takmakla meşgul. Örneğin, Özgür Bey ve diğer muhalefet liderleri arasındaki gerilimler, halk nezdinde karşılık bulmuyor. Çünkü insanlar, siyasetçilerin gerçek sorunlara odaklanıp çözüm üretmelerini bekliyor. Bu iç çekişmelerin, toplumda olumsuz bir karşılık bulduğunu ve insanların bu durumlardan rahatsız olduklarını söyleyebilirim.
Duygu Demirdağ: Son olarak, muhalefetin bu durumu aşabilmesi için ne yapılmalı?
Barış Pehlivan: Muhalefet, halkın sorunlarına daha fazla odaklanmalı. Sürekli birbirlerine çelme takmak yerine, Türkiye’nin en büyük sorunlarına dair somut çözümler üretmeliler. Eğer halk, muhalefeti güvenilir bir alternatif olarak görürse, o zaman siyasi denklemler değişir. Bu yüzden, iç çekişmeleri bir kenara bırakıp, Türkiye’nin önündeki zorluklara birlikte çözüm bulmaları gerekiyor.
Duygu Demirdağ: Başlarken umutlu olmamız gerektiğini söyledim, ancak bunun kolay bir şey olmadığının da farkındayım. Barış’la birlikte yaklaşık 20 yıldır gazetecilik yapıyoruz. Zaman zaman çeşitli bedeller ödüyoruz ama bu yolda devam ediyoruz. Peki, tüm bu bedellere rağmen hala umutlu musun? Nasıl umutlusun?
Barış Pehlivan: Bu soruyu sıkça alıyoruz, aslında sorunun farklı versiyonları var. İstanbul’da yürürken insanlar beni durduruyor ve bazen söyleşilerde sorular değil, şunlar da geliyor: “Barış, 5 kez ceza aldın, davalar, tehditler... Sen nasıl hâlâ devam ediyorsun?” Ve genellikle sonrasında şu soru geliyor: “Korkmuyor musun?”
Yakından tanıyanlar bilir, aslında yurt dışında yaşama imkânım var, hatta farklı bir meslek de edinebilirim. Ama kendime verdiğim bazı sözler var. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Korku, insana özgü bir şeydir. Ben korkuyorum, gerçekten korkuyorum. Eğer şimdi bir şey olsa, hepimizin korkusu olabilir. Ama asıl mesele, korkuya teslim olmadan cesaret gösterebilmek. Korku ve cesaret aslında birlikte var olan, birbirini besleyen iki duygudur.
Duygu Demirdağ: Yani, korkuyorsunuz ama yine de devam ediyorsunuz. Cesaret ve korku bir arada var mı?
Barış Pehlivan: Kesinlikle. Cesaret, korkuya rağmen hareket edebilme gücüdür. Korktuğumuz için kimseye kızmamalıyız. Korkuya teslim olmadan, cesaret duvarını aşabilmek çok önemli. Biz gazeteciler için, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Ekmekçi’nin dediği gibi, "Korka korka yazmak" gerek. Tarihe baktığınızda, her zaman duraklamalar ve sarsıntılar olmuştur, ama tarih hep ilerlemiştir. Çağdaşlaşma her zaman kazanır.
Duygu Demirdağ: Bu noktada, Türkiye'deki geçmişe dair önemli figürlerden bahsediyorsunuz. Peki, mücadelemizde ne kadar ilerleme kaydedildi?
Barış Pehlivan: AKP iktidarında da pek çok kazanım oldu, mücadeleler verildi. Eksiklikleri ve hataları görsem de mücadelemizin her zaman kazanacağına inanıyorum. Örneğin, Mustafa Kemal’in 100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra kurduğu Cumhuriyet için yanındaki birkaç kişiyle bir yolculuğa çıktığını düşünün. Aynı şekilde, Nazım Hikmet, Hrant Dink ve Uğur Mumcu gibi önemli isimler büyük bedeller ödedi. Onların yaşadıkları, bizlerin yaşadıklarıyla karşılaştırılamaz, ama çok önemli bir mücadele tarihi var.
Duygu Demirdağ: Bu mücadeleler, bugünün gazetecilerine ilham veriyor. Peki, bu mücadelelerin bir de borcu var. Ne düşünüyorsunuz?
Barış Pehlivan: Bizim bu Cumhuriyet'e borcumuz var. Beni burada yetiştiren, özgürce konuşmamı sağlayan Cumhuriyet’e, ayrıca kendi çocuklarımıza ve torunlarımıza da borcumuz var. Bu yüzden üzülmek, kızmak ve yorulmak doğal ama vazgeçmek, umutsuz olmak asla söz konusu olamaz.
YORUMLAR